Bir Hikaye Anlat

Bir Hikaye Anlat post thumbnail image

Bir Hikaye Anlat

5 Mart günü sabah yedi de uyanmıştı. Güneş kışın bittiğini haber veriyordu, pencereden… Dışarıda bahar havası iyice hissediliyordu. Kuşlar camın önünde cıvıldaşırlarken, yataktan kalkıp, pencereyi açmaya gitti, içeriye dolsun diye baharın neşesi.

Dışarıda top oynayan ve bisiklet süren çocuklar, mahallenin yaşlı amcaları parktaydılar. Her yaştan insanın aynı ortamda güneşin tadını çıkarmaya çalıştığı bir manzara vardı.

Yeni uyandığı için henüz acıkmamıştı, biraz bende dışarı çıkıp yürüsem diye düşündü. Pencereden gördüğü manzarayı kıskanmıştı. Kışın kalın kıyafetlerinden kurtulup biraz daha ince gülkurusu renginden bir kap çıkardı dolabından. Üzerini giydikten sonra, hafif bir makyaj yaptı kapına uygun tonlarda.

Çantasını ve telefonunu eline aldı ve annesine dışarı çıkacağını söyledi. Dışarı çıkınca derin bir nefes aldı, bütün kışın boğucu havasından bugün çıkabilmişti. Sere serpe yürürken yolda bir anda karşısına bir köpek çıkmıştı. Korkusunu belli etmek istemese de, aralarındaki mesafeye rağmen köpek bunu hissetmiş olacaktı ki yanına yaklaşmaya çalışıyordu.

Koşup kaçsam mı diye düşünüyordu ama peşinden geleceğini ve kendini yakalayacağını düşündüğünden bunu yapamıyordu. Köpek iyice yakınlaşmıştı ona, göz göze gelmişlerdi. Köpek gayet sakince kızın bacaklarına sokulmaya çalıştığı sırada, çığlık atmamak için kendini zor tutuyordu. Korkuyordu ama ne yapacağını bilemiyordu. Yavaşça adım atmaya çalıştıkça, köpek önüne geçmeye çalışıyor, onu takip ediyordu. Hem korkuyor hem de rezil oldum diye düşünüyordu. Şimdi ne yapacağım, diye düşünürken karşıdan kendinden birkaç yaş büyük iki genç, kızın köpekten korktuğunu görünce yardım etmek için yanına geldiler. Köpeği uzaklaştırmayı başarmışlardı. Kızda derin bir nefes aldıktan sonra, biraz utanarak teşekkür etmişti gençlere. Yoluna devam edince yine aynı marketin önünden geçerken içeriye girip süt alıp öyle eve döneyim, dedi. İçeriye girdiğinde hoşlandığı genç adamı rafları dizerken gördü. Genç adam onu görmeyince, biraz daha reyonlar arasında gezindi ve onun kendisine en azından bir kez bakmasını bekledi. Hafta da birkaç gün mutlaka bu markete uğrar ve onu görmeye çalışırdı.

Bir ara telefonu çaldı ve konuşurken daldı eline aldığı oyuncağı hafifçe sallamaya başladı. Genç çalışan da onun bu haline gülümseyip uzaktan izliyordu. Elindeki oyuncakla çocuk gibi masum bir hali vardı. Telefonu kapatan genç kız bir anda yana dönünce onun kendini izlediğini görünce utandı ve elindeki oyuncağı hızla yerine koymaya çalışırken orada ki diğer oyuncakları düşürdü. İçinden rezil oldum, deyip oyuncakları toplamaya çalışırken mağazadaki diğer bir genç çalışan kıza yardım etmek için geldi ve sorun değil ben hallederim, dedi ve kızla konuşmaya çalışırken diğer genç adam çoktan gözden kaybolmuştu. Etrafa bir göz gezdirse de göremiyordu. Sütü ve ekmeği alıp kasaya gitti. Ödemesini yaptıktan sonra dışarı çıktı. Kendi kendine söylenip, kızıyordu. Rezil oldum, çocuğun karşısında diye…

Utandığı için bir hafta boyunca markete gidememişti. Okuldan eve, evden okula gidip geliyordu. Marketin önünden geçse de bazen ne kadar içeriye girmek istese de bir türlü cesaret edemiyordu. O günü unutması için bir süre markete gitmemesi gerektiğini düşünüyordu. On gün kadar olmuştu markete gitmeyeli. Bir gün bir kız arkadaşıyla marketin oradan geçerken, arkadaşı markete girip çikolata alalım deyince içeriye girmişlerdi. Genç adam kasadaydı bu defa. Çikolatalara bakarken arkadaşı genç kıza, kasayı gösterdi. Şu çocukta hoşmuş, dedi. Genç kızın hoşlandığı çocuğu göstermişti. Yüzüne bakmadan olabilir, dikkat etmedim, dedi. İçinde ki müthiş bir kıskançlık ve korku belirmişti. Kız arkadaşı çok konuşkan biriydi ve çok bakımlı, dikkat çeken biriydi. Eğer ona yakınlaşmak isterse, genç adam onun asla farkına varmayacaktı.

Biraz hüzünlenip daldı…

Genç adam yanlarına gelmiş, kızla sohbete başlamıştı, gülüşmeler olmuştu, kenardan onları izleyip içten içe yıkılmıştı. Her gün arkadaşının ısrarıyla aynı markete geliyorlardı. Onlar sohbet ederken kendisi de reyonlar arasında üzgün şekilde gezinip, uzaktan uzağa onları izliyordu. Bir ara gözleri yine o ikisine takılmıştı, genç adam ve genç kız telefon numaralarını kaydediyorlardı birbirlerine. Gözleri dolmuştu ama belli etmeden önündeki eşyalara bakarken, birden arkadaşı hadi çıkalım, dedi. Sessizce dışarıya çıkarken, genç bayan arkadaşı çocuğa göz kırpıp gülümserken, kendisi de hüzünle son bir kez ona bakıyordu. Bir daha bu markete gelmemeye karar vermişti.

Sessiz olan Rumeysa, hoşlandığı çocuğun arkadaşına yakınlaşmasıyla daha da içine kapanmıştı. Genç arkadaşı genç adamı görmeye gideceği sırada Rumeysa ’ya da gel diyordu ama o bir bahane bulup gitmek istemiyordu. Kendini derslerine vermeye başlamıştı. Kitap okuyordu ve sınava çalışıyordu. Az bir makyaj yaparken eskide, artık onu da yapmayı bırakmıştı. Kendini çirkin buluyordu, ergenliğe girdiği günden beri bu algısı değişmemişti. Arkadaşlarını beğenen gençler vardı, birçoğuna birçok kez teklifler gelmişken, ona bakan kimse yoktu, bir tek sınıfında yaşı kendilerinden biraz büyük ve hiç beğenmediği uzun boylu bir çocuk hariç. Onun da kendisine bakması, daha çok moralini bozuyordu. Beni beğene beğene bu beğeniyor, sanırım ben çok çirkinim, diye düşünmekten kendini alamıyordu.

Hoşlandığı genç çocuğu da elinden kaybedince iyice güveni yıkılmış ve ben asla evlenmeyeceğim, diye karar almıştı. Kimseyi bir daha sevmeyeceğim, zaten sevsem de beni kimse istemez, benimle mutlu olamaz, diye düşünüyordu.

Sınav çok yakınlaşmıştı. Üniversite sınavına çalışıyor boş zamanlarda da eline aldığı resim defterine hayal ettiği ortamları, masallardan bir kesit çiziyordu. Bazen de dersin arasında boş bir sayfaya hayallerini yazıyordu. Genelde aynı şeyleri yazardı. Boyum uzasa, tenim şu şekil olsa, saçlarım bu şekil diye, kendi dışında biri olmanın hayalini kuruyordu. Ancak böyle değişirse gerçekten sevilebileceğini düşünüyordu.

Sınav günü gelmişti. Arkadaşlarıyla üniversitede de sınava girmişlerdi. Sınav sonrası ders çalışmayı da bırakınca ne yapacağını bilmiyordu. Sınavdan sonra bir hafta geçince sorular açıklanmıştı. Netlerini kontrol edince, düşündüğünden fazla yanlış yaptığını gördü. İki hafta sonra da sonuçlar tamamen açıklanmıştı. Tercih zamanı diğer kız arkadaşıyla buluşmuşlardı. Bir dershaneye gidip tercihlerinde yardım almak istiyorlardı. İkisi birlikte buluşup dershaneye gideceklerdi. Dershanenin yakınlarında buluşmuşlar ve rehber öğretmenle görüştükten sonra tercih listelerini bitirip dışarı çıkmışlardı. Hava sıcak olduğu için, bir kafeye gidip oturalım, demişti arkadaşı.

Rumeysa da hemen eve dönmek istediği halde arkadaşını reddedememişti.Sakin bir kafeye girmiş ve pencere kenarına oturmuşlardı. Rumeysa bir çay, arkadaşı da kahve almıştı. Tercihleri hakkında sohbet ediyorlardı. Rumeysa diş hekimi olmak ve Ankara’da okumak istiyordum ama sonuçlara bakılınca gelmeyecek gibi, dedi. Arkadaşı da gerçekten iyi puan almışsın, benim seneye kaldı bu sene tercih filan yapmayacağım, bir sene daha dershaneye giderim, seneye artık üniversiteli oluruz bizde, dedi ve güldü. Rumeysa, ondaki bu rahatlığa çok şaşırıyordu. Nasıl bu kadar umursamaz oluyordu. Gerçi onu çekici kılan da sanırım bu, bende böyle olsam beni de sever miydi, diye düşünüp dalmıştı. Bir anda masalarına yaklaşan genç çocuğun sesiyle irkildi. Çocuk masalarına oturmuştu ama Rumeysa farkına dahi varmamıştı. Genç hafifçe gülerek, hayırdır kızlar dalıp gitmişsiniz, dedi. Rumeysa başını eğip susmayı tercih etti. Arkadaşı da önemli değil ya tercihlerimizi konuşuyorduk, dedi. Bir süre sohbet ettikten sonra, Rumeysa, ben artık kalkayım, anneme gecikeceğimi söylemedim, dedi ve masadan kalkıp kapıya doğru yürüdü. Arkadaşı arkadan seslendi, dur bizde kalkıyoruz, birlikte çıkalım, deyince onları kapının önünde bekledi. Bu esnada kapıdan giren genç Rumeysa ’ya dikkatlice bakıyordu. Rumeysa ise onun bakışlarını fark etmemişti. Etrafa çok bakmadığı için, kendine bakıldığını da pek fark etmezdi.

Arkadaşı ve genç hesabı ödedikten sonra dışarı çıktılar. Biraz yürüdükten sonra, otobüse bindiler ve mahallelerine doğru gittiler. Marketin önünde genç vedalaşıp indi. Kızlar da kendi arasında sohbete başladılar. Rumeysa aralarının nasıl olduğunu merak ediyordu. Ne kadar vazgeçmeye çalışsa da merakına engel olamıyordu. Hafifçe gülümseyip, çok iyi anlaştınız, senden de sanırım çok hoşlanıyor, dedi. Arkadaşı da gülümseyip, çok iyi çocuk ve düzgün bir kişiliği var, dedi.

Rumeysa, iyice meraklanmıştı ve tekrar arkadaşına dönüp; yoksa siz çıkıyor musunuz, dedi, gülümseyerek. Arkadaşı da iyice gülümsedi ve Rumeysa bu konuda daha sonra seninle konuşmak istiyorum, durağa geldik haydi inelim, dedi. Otobüsten indiler ve evlerine doğru gittiler. Rumeysa cevap alamadığı için morali hem bozulmuştu hem de merak etmişti, normalde direk söylerdi arkadaşı, bugün işi yokken sorusuna cevap vermemişti.

Bir hafta sonra arkadaşıyla yolda karşılaşmışlardı. Arkadaşının moralinin bozuk olduğunu gördü. Kendisiyle konuşmaya çalıştıysa da arkadaşı kusura bakma işim var deyip, gitmişti. Aralarının açıldığını iyice fark etti. Acaba benim Mehmet’e olan duygularımı fark ettiği için mi böyle davranıyor, diye düşündü. Fakat o aralarına girmeye çalışmamıştı, kendisinden uzaklaşmasını da istemiyordu. Hoşlandığı çocuktan arkadaşı için vazgeçme kararı almıştı. Ama arkadaşı ise ona tavırlı gibiydi. Hem anlam veremiyor, hem de üzülüyordu.

Tercihler açıklanmış ve Konya Diş Hekimliği fakültesini kazanmıştı. Arkadaşının sonucunu da merak ediyordu, hem geçen de morali bozuk görünüyordu, onu da sorarım deyip, arkadaşının evine gitmeye karar verdi. Arkadaşını aradı ve müsaitsen size geleyim, konuşalım, dedi fakat arkadaşı yine müsait olmadığını söyledi ve görüşme talebini reddetmişti. Arkadaşının bu tavrına iyice üzülmüştü fakat yapabileceği bir şey yoktu. Sanırım, tercihleri gelmedi, seneye kalacağım, demişti ona üzülmüş olabilir, diye düşündü.

Birkaç hafta geçmişti, gereken belgelerini toparlayıp kayıt yaptırmak için başka bir şehre gidecekti. Arkadaşının yanına gidip, onu görmek istiyordu. Evlerine gitti ve kapıyı çaldı. Arkadaşı kapıyı açtığında, Rumeysa’yı görünce yüzünü astı. İçeriye dahi davet etmemişti. Kapıda konuşmaya çalışıyorlardı. Rumeysa ile biraz konuştuktan sonra, tam gideceği sırada arkadaşı ima yaparak, çok şanslısın, hem başarılısın hem de sevenin var, dedi ve kapıyı kapattı. Rumeysa bu söze anlam verememişti. Seveni kimdi, ayrıca arkadaşı ona neden bu şekilde davranıyordu bir türlü anlam veremiyordu.

Kaydını yaptırıp, şehrine dönmüştü. Hazırlıklarını yapıp, tekrar gidecek ve yurda yerleşecekti. Birkaç kız arkadaşı kendini ziyarete gelmişti. Onlardan biri hemşirelik kazanmıştı, diğeri tıbbi sekreterliğe gidecekti, diğer arkadaşları da seneye bıraktım, demişti. Rumeysa’yı tebrik ettiler ve senden bu başarıyı bekliyorduk, dediler. Kızlardan biri, Elif ne yaptı, diye sordu. Rumeysa, bilmiyorum pek konuşamıyoruz, bu aralar yoğun, dedi hafifçe hüzünlenerek. Diğer kızlardan biri de, Elif seninle konuşmaz artık, dedi. Neden, diye sordu Rumeysa merakla. Arkadaşı da hoşlandığı çocuk, seni seviyormuş ya senin haberin yok mu? Deyince. Hangi çocuk? Diye heyecanla sordu. Markette mi ne çalışıyormuş, deyince Rumeysa durumu anlamıştı ve çok şaşırmıştı. Kendisinden hoşlandığını hiç belli etmemişti bugüne kadar ve o Elif’le ilgileniyor gibiydi, hatta sevgili gibi birlikte vakit geçiriyorlardı, diye düşündü. Konya’ya gitmeden önce markete uğrayıp öğrenmek istedi bu söylenilenleri. Markete girdi ve reyonları dolaşırken Mehmet’i gördü. Mehmet’e Selam verdi ve Elif’le aranız nasıl, dedi. Mehmet de Elif’le bizim bir aramız yok sadece sohbet ettik, o kadar, dedi. Mehmet, Rumeysa’ya, hayırlı olsun üniversiteyi kazanmışsın, dedi. Rumeysa da teşekkür etti ve başını eğdi. Mehmet de işinin olduğunu söyledi ve rafları düzmeye gitti. Rumeysa sormak istediklerini soramamıştı ama Elif ile sevgili olmadıklarına artık emindi.

Hazırlanmış ve üniversiteye gitmek için yola çıkacakları günün sabahında Elif, Rumeysa’nın yanına gelmişti. Rumeysa gelmesine şaşırmıştı ama sevinmişti. Hoş geldin, deyip gülümseyerek içeriye odama geçelim, dedi. Elif de biraz hüzünlü şekilde olur, dedi. İçeri geçtiler ve sohbet etmeye başladılar.

Elif, Rumeysa’ya senden özür dilerim, sana kaç gündür kötü davranıyorum. Ama Mehmet’in seni sevdiğini duyunca bunu kaldıramadım. Ayrıca üniversiteyi de kazandın. Ben ise ne derslerimde başarılı olabildim, ne de sevilmek konusunda, diye anlatmaya başladığında gözleri dolmuştu. Rumeysa, arkadaşının bu halini ilk defa görüyordu. Normalde umursamaz ve çok güçlü görünürken, bugün tam tersi davranıyordu. Rumeysa, Elif’e sen çok güzel bir kızsın ve herkes seni beğeniyor, hem üniversiteyi de seneye kazanırsın, bu sene doğru düzgün çalışmadın, diye teselli sözleri söylemeye çalışsa da, Elif’in yüz ifadesi pek değişmiyordu. Bir süre suskunlaştılar ve birbirlerine bakıyorlardı. Elif, ben artık kalkayım, sen de hazırlanıp, çıkarsın. Artık yeni arkadaşların olur, bizi unutursun, dedi hüzünlenerek. Rumeysa da, asla unutmam, sen benim arkadaşımsın, böyle düşünme ve seneye sen de kazan ve yanıma gel, olmaz mı? Dedi. Elif hafiften gülümseyerek, bakarız, dedi. Birbirlerine sarıldılar ve Elif eve döndü.

Rumeysa da yolculuk için valizini toplamıştı. Yola çıktılar ve Konya’ya varmışlardı. Yurda yerleşti ve oda arkadaşıyla tanıştılar. Okul başlamıştı, derslere odaklanmıştı ve yeni ortama alışmaya çalışıyordu. Mehmet’i de artık çok fazla hatırlamıyordu. Zaten Elif’in ondan hoşlanmasıyla, onunla olma fikrini silmişti aklından. Arkadaşının hoşlandığı kişiyle birlikte olamazdı.

Üniversitede oda arkadaşıyla çok iyi anlaşıyorlardı. Rumeysa’yı arkadaş ortamlarına girmek konusunda teşvik ediyor ve kendisine de bakım yapmasını istiyordu. Bir ay olmuştu geleli, oda arkadaşıyla da kardeş gibi olmuşlardı. Cumartesi günü, arkadaşı Rumeysa’ya gel bugün bir değişiklik yapalım, dedi. Rumeysa danasıl bir değişiklik diye merakla sordu. Arkadaşı gülümseyerek, tabi ki kuaföre gidelim ve bakım yaptıralım, biraz da alışveriş yapalım, dedi gülerek. Rumeysa böyle şeyler pek yapmasa da, bu teklife hayır demekte istememişti. Hem arkadaşıyla takılmak hoşuna gidiyordu hem de bu fikir onunda hoşuna gitmişti, farklılık olur diye düşündü.

Kuaföre gidince arkadaşı Rumeysa’nın saçlarını kestirmesi için ısrar edince dayanamadı ve kendini onlara teslim etti. Saçlarını omuz üzerinde kesmiş ve hafif tonlarda makyaj yapınca, gerçekten güzelliği ortaya çıkmıştı. Rumeysa aynaya bakınca şaşırmış, bu ben miyim, demekten kendini alamamıştı. Bir ay daha geçmişti, Rumeysa’nın bu yeni hali dikkat çekmeye başlamış ve birkaç kişiden arkadaşlık teklifi almıştı. Önceliği okulunu bitirmek olduğundan ve sevmeden kimseyi hayatına almak istememesinden dolayı gelen teklifleri reddetmişti.

Sınavlar bitmiş ve ilk dönemini de bitirmişti. Eve dönmüştü, tatil için. Elif ziyaretine gelmişti ve gittiği zamanın aksine gayet mutlu görünüyordu. Rumeysa, onu mutlu gördüğüne sevinmiş ve içinden Mehmet’le beraberler diye geçirmişti. Biraz sohbet etmişlerdi ama Elif böyle bir konudan bahsetmemişti. Dayanamayıp, kendi sormaya karar verdi. Mehmet’le aranız iyi mi, dedi. Elif de gülümseyerek, hayır onu unuttum, zaten onun gözü senden başkasını görmez, deyince. Elif’in iyi olmasını da fırsat bilip merak ettiğini sordu. Elif’im böyle diyorsun ama beni seviyorsa neden benimle hiç konuşmaya çalışmadı, diye sordu gülümseyerek. Elif de, o sen üniversitede güzel bir bölüm kazandın, kendisi de üniversite okumamış diye seninle konuşmaya cesaret edemiyor, dedi. Rumeysa bunu hiç düşünmemişti. Ve bunu öğrendiğine sevindi. Kendisinin böyle bir takıntısı yoktu. Karşısındaki insanın kendisini gerçekten sevmesi ve ona saygı duyması yeterdi. Mesleğiyle ilgilenmiyordu.

Tatil bitmeden, markete uğramak istiyordu. Bu tatil dönemi düşündüğünden daha güzel geçiyordu. Arkadaşı, mutluydu ve Mehmet de kendisini gerçekten seviyordu, artık buna emindi. Elif’in onu umursamamasına ise gerçekten çok sevinmişti. Keza, arkadaşı eğer bu durumu taksaydı az da olsa, o Mehmet’ten uzak kalmayı seçecekti. Ama şuan bunu yapması için hiçbir sebep yoktu. Tatil bitmeden birkaç gün önce markete uğradı ve Mehmet’i gördü. Mehmet de onu görünce çok şaşırdı. Rumeysa çok değişmişti ve yüzünü düşürdü. Arkasını döndü ve reyonları düzmeye devam etti. İçindeki azıcık umudunun o an yok olduğunu hissettiği esnada Rumeysa Mehmet’in yanına geldi ve onunla konuşmak istedi. Rumeysa bir dönemlik üniversite ortamında, oda arkadaşının sayesinde daha konuşkan olmayı başarmıştı. Bu yüzden Mehmet’le açıkça konuşmayı düşündü. Mehmet, nasılsın, diye sorarak sohbete başladı. Mehmet de Rumeysa’ya çok bakmayarak, iyiyim, filan dedi. Rumeysa, iş çıkış saatin kaç diye sordu. Mehmet şaşırdı bu soru karşısında ve altı, dedi anlam veremediği bu soruya. Rumeysa gülümsedi ve o zaman altıda gelirim, şu ilerdeki kafede bir çay içelim, sana sormak istediklerim var, dedi.

Mehmet şaşırmıştı bu duruma ama aklından geçenlere de, olmaz diye diretiyordu kendine. Akşam olmuştu ve Rumeysa marketin önüne gelmişti. Mehmet gelmeme ihtimalini düşündüğünden görünce şaşırdı biraz. Kafeye gittiler ve sohbet etmeye başladılar. Rumeysa da bana söylemek istediğin şeyler var mı, diye sordu. Mehmet, Rumeysa’yla olamayacağını düşündüğünden, hayır, dedi. Rumeysa, çekindiğini anlayınca daha açık olmak istedi.

Rumeysa Elif’in anlattıklarını anlatmaya başladı ve en son da senden hoşlanıyorum, dedi. Mehmet şaşırmıştı ve biraz hüzünlenerek biz birlikte olamayız, senin önünde güzel bir hayat var, ben normal bir market çalışanıyım, hayal dünyasında değiliz, dedi.

Rumeysa, onun üzüldüğünü görünce, böyle düşünmene sebep üniversiteye gitmemse eğer, üniversiteyi bırakacağım, dedi. Mehmet, şaşırmıştı bu söz karşısında, beklemediği bir cümleydi.

Hayır, asla bunu yapma, dedi. Rumeysa da öyleyse, sende bu saçma düşüncenden vazgeç, insanlar meslekleriyle değil, karakterleriyle değer kazanır. Ben seni seviyorum hem de iki yıldır. Ve sana bir tek soru soracağım bana dürüst davran lütfen, dedi.

Beni seviyor musun?

Mehmet başını eğdi ve sustu. Rumeysa, susma lütfen, cevap ver diye ısrar etti. Mehmet de başını kaldırmadan, Evet, dedi. Rumeysa gülümsedi bu cevap karşısında.

O zaman ikinci sorumu soracağım, dedi. Mehmet merak etmişti, ikinci soruyu ve merakla kafasını kaldırıp gözlerine baktı. Rumeysa gülümseyerek, peki beni okul bitene kadar bekleyebilir misin? Diye sorunca. Mehmet de gülümsedi ve “Evet, Evet!” dedi.

Yazar: Derya TURKAY

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer Yazılar