
Kız Kulesi – Denize Kıyısı Olsan Şehir – İstanbul
Denize Kıyısı Olan Şehirleri Neden Seviyoruz
Denize kıyısı olmak bu kadar güzel mi?
İnsanlar acaba neden seviyor
Bu kadar denizleri gölleri…
Yoksa ruhunda sakladıkları hayalleri
Denizlerin derinlerinde mi gömülü olduklarını düşünüyorlar
Hayallerim işte burda güvendeler
İstediğimde gelip onlara dokunabilirim
İstediğimde kahkahalarla sarılır
Mavi gözlerinin derinine gidebilirim
Ya da denizlerde
Ruhlarının korkutucu karanlığına
Ve bilinmez derinlerine mi ulaşıyorlar
İşte tüm korkularım karşımda
Aynaya baksam belki bu denli göremeyeceğim kendim
Bu suyun derinlerinde
Bir taş atsam kaçırır mıyım kâbuslarımdakileri
Bir dalgayla dağıtabilir miyim acılarımı
Ya da bu denizlerin içinde
Kaybolan mavilikler gibi kaybolmayı mı umuyorlar
Neden denizleri bu denli seviyorlar?
Hâlbuki o denizden daha derin olan ruhları hep yanında
Ona bir kez dahi bakmadan yaşarken
Uzak bir yerde kendini arıyorlar
İnsan gerçekten sonsuzluğun içinde çırpınan bir balık misali
Belki de
Denize değil de balıklara bakıyorlar
Ve kendilerini o şaşkın ne yaptığını bilmez,
En ufak sarsıntıda korkudan gözleri fırlayan balıklar olarak görüyorlar
Ondandır bu denli çok seviyorlar
Hep yakın olmak istiyorlar
Sanki denizlerde onları güvende tutan birileri var
Belki de bir bekledikleri var denizlerin limanında
Gitmiş ama dönmemiş kalpler için çırpınıyorlar
Kim bilebilir ki, neyi bekliyorlar, niye bekliyorlar…
Belki de denizlerin suskunluğunu seviyorlar
Onlar anlatıyor, deniz dinliyor…
Kırmadan, kızmadan, yargılamadan
Sadece dinliyor…
Belki de kendilerini denizlerin dalgası gibi görüyorlar
Kızdıklarında o dalgalar gibi sağa sola çarpmak
İçindeki tüm birikmişlerle hırçınlaşmak istiyorlar
Belki de denizlerin sır tutan dostluğuna aşıklar
Kimse saklamaz içlerindekilerini
Ama denizler saklar yutar…
Belki de denizin derununun,
Gökyüzünden süzülen ışığın umuduyla karışmasını seviyorlar…
Nedir denizlere bizi bu denli çeken, ah bilmiyorum…
Var bir mıknatıs sanki içinde
Beni tutup kuytularımdan alıyorlar
Gün ışığını yansıtıyorlar…
Belki de denizin delisini seviyorlar
Sarmaş dolaş olmuş benliğiyle yaptığı çılgınlıkları seyrediyorlar…
Belki de denizin yutmasını seviyorlar
Ve gerektiğinde kusmasını
İnsanların kirlerini derinlerinde saklamasını
Ama bıktığında yüzeye taşırmasını
Yani belki de karşıdaki deniz, su birikintisi değildir
Ruha bürünmüş bir insan karmaşası…
Eminim kimse bilmiyor ne yaptığını ne istediğini
Neyi neden sevdiğini
Ama yine de bir boş vermişlikle denizlerine yol alıyorlar…
Hasreti denizlerin,
Denizler kadar derin.
Ve o kadar bucaksız.
Ta karşımda yapraksız
Kullanılmış bir takvim.
Üzerinde bir resim;
Azgın, sonsuz birdeniz.
Kaygısız, düşüncesiz,
Çalkanıyor boşlukta
Resimdeyse bir nokta;
Yana yatmış bir gemi,
Kaybettiği alemi
Arıyor deryalarda.
Bu resim rüyalarda
Gibi aklımı çeldi,
Bana sahici geldi.
Geçtim kendi kendimden,
Yüzüme o resimden,
Köpükler vurdu sandım.
Duymuş gibi tıkandım,
Ciğerimde bir yosun.
Artık beni kim tutsun.
Denizler oldu tasam,
Yakar onu bulmazsam
Beni bu hasret dedim
Varırım elbet dedim.
Bir ömür geze geze
Takvimdeki denize.
Necip Fazıl Kısakürek – Takvimdeki Deniz Şiiri
açıklarda göz gözü görmez fırtınadan anlar gelir
körfeze kocaman ve soğuk pelikanlar gelir
buzlu bir hüzünle yüklü yorgun ve üzüntülü
kasırga sarsar katedralleri uzaktan çanlar gelir
her biri bir rüzgâra uzanmış ezanlar gelir
görünmez bir nabızdır atar telsizler büyülü
ermiş deniz fenerlerinden aydınlık dumanlar gelir
eski bir şarkıda gemileriyle kaybolanlar gelir
siyah yelkenleri rüya tozlarıyla örtülü
sanki deli bir su patlar çoğul yatağanlar gelir
var mı yok mu anlaşılmaz yağlı korsanlar gelir
kırbaçları kan içinde dev bıyıkları gürültülü
döner sis anaforları bir imdat çınlar gelir
ıslıkların kemendiyle çekilip boğulanlar gelir
boyunları kırılmış son derece ölü
canlanır liman meyhanelerinde anlatılanlar gelir
inanılmaz ejderhalar kanatlı yılanlar gelir
ihanet gibi kılçıklı kabahat gibi tüylü
bir çatışma parıldar ki batı’da kanlar gelir
mor uğultulardan oyulmuş erguvanlar gelir
vahşi yapraklarında tuz böceklerinin tülü
çözülür şimşeklerin demeti tel tel yananlar gelir
tepeden tırnağa elektrik yeşil papağanlar gelir
billurdan gagalarında çapraz bir rüzgâr gülü
günler dağılır altüst olmuş zamanlar gelir
başka başka takvimlerden başka insanlar gelir
ölümlerini tekrar tekrar yaşamaya gönüllü
Deniz Kasidesi Atilla İlhan Şiiri