DUA NE DEMEKTİR NASIL YAPILMALI
Dua: Allah ile kulun arasındaki iletişim şeklidir. Dua bir ihtiyaçtır. Dua kelimelerden öte samimi bir yöneliştir. Dua bu yüzden ibadetin özü olarak kabul edilmiştir.
Dua kavramı hem ibadetin hem de imanın gerçek manasını ortaya çıkaran bir olgudur. Kişi dua eder çünkü acizdir. Dua eder çünkü istenebilecek her şeyin takdirini Allah vermektedir. Dua bir şuurdur aslında. Kul, dua ile Rabb’inin yüceliğini ve birliğini kabul etmektedir. Allah’ım Sen birsin, Her şeyin sahibisin, her şey Sana muhtaç, Senden habersiz bir yaprak dahi kıpırdama vasfına sahip değildir. Her şeyin varlığı Sana bağlıdır, Sen dilersen var eder, dilersen de yok edersin. Tek gerçek ve Tek Hüküm Kaynağı Sensin… demektir.
Dua bir tefekkür, bir tevekküldür. Bu yüzden ibadetin özü olduğunu Peygamberimiz bildirmiştir.
Dua başka bir açıdan bakarsak da imtihanımızın tam da manasıdır. İnsan dünyaya Rabb’ini tanımak, Onu kabullenmek ve O’na güvenmek bunlarla birlikte Rabb’ini sevmek için gelmiştir. Kişi ancak severse çağırır, kişi ancak güvenirse danışır ve danıştığını koşulsuz benimser… bu yüzdendir kişi dua ederek bir imanı sergilemektedir. İman’ı gerçek, kâmil manada olan insan da imtihanını tamamlamıştır. Bir ömrü 100 yıl da yaşasak, 10 yıl da yaşasak değişmeyecektir. Çünkü kâmil iman sahibi olmak kişinin imtihanının varacağı son noktadır.
” Allah katında duadan daha şerefli bir şey yoktur.” (Tirmizî, Daavat,1; İbn Mace, Dua,1)
Dua etmek ne kadar önemliyse, dua etmemek de bir o kadar tehlikeli bir durumdur. Kişi ancak kibre kapılırsa Allah’ın kapısını çalmaz. Allah’tan istemez her şeyi kendi yapıyormuş gibi davranabilir. Bu yüzdendir dua imanla küfrün ayrım noktasıdır. Kişi imanında ne kadar ileriyse o denli duaya kalbinde ve hayatında yer verir. Bir insanın kalbinin aklığını ve karalığını Allah ile olan bağından yani eylem ve sözlerinde olan dualardan anlamak mümkündür.
Nu’man İbnu Beşîr (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): “Dua ibadetin kendisidir” buyurdular ve sonra şu âyeti okudular. (Meâlen): “Rabbiniz: ”Bana dua edin ki size icâbet edeyim. Bana ibadet etmeyi kibirlerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir” buyurdu.” Tirmizî, Tefsir, Gâfir, (2973); Ebû Dâvud, Salât 358
“Rabbiniz, şöyle buyurdu: Bana dua edin, size cevap vereyim (duanızı kabul edeyim).” (Mü’minûn, 23/60)
“Rabb’inize gönülden ve gizlice yalvarın. Doğrusu o, aşırı gidenleri sevmez.”(Â’râf, 7/55)
Dua’nın makbul olanı gizli gizli, gösteriş ve riaya mahal vermeden gönülden yakarma halidir.
Dua iki çeşittir ve özde ikisi de birdir. Bunlardan biri dilimizle ve kalbimizle yani kelimelerle ifade edilendir. Diğer ise o dua ettiğimiz yani içimizde istediğimiz hissin eylemsel çabasıdır. Salih amel, ibadet etmek bir dua çeşididir. Keza kişi diliyle istiyorum diyorsa ve buna da güç yetirebilecekken hiçbir çaba göstermemesi aslında o duasında samimiyet eksiği olduğunu gösterir. Bunu hadisi şerifte şöyle görmekteyiz:
“Bazıları günah işleyip, biz Allah’ın rahmetine ümitliyiz derler; ölene kadar da işleri budur” dediklerinde, peygamber efendimiz şöyle buyurdular:
“Bunlar, arzularla avunan kimselerdir; yalan söylüyorlar, ümitleri yoktur. Çünkü bir şeye ümit eden, onu talep eder; bir şeyden korkan da ondan kaçar.”
Dil ile yapılan duada da dikkat edilmesi gereken noktalar vardır. Bu noktalar hem dualarımızın güzelliği ve geçerliliği açısından hem de hayatımızda bir strateji olarak örneklik göstermesi açısından önemlidir. Dua’nın yapılış aşaması hadiste şöyle ifade edilmiştir:
Fadâle İbnu Ubeyd (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) dua eden bir adamın, dua sırasında Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)’e salat ve selam okumadığını görmüştü. Hemen:
“Bu kimse acele etti” buyurdu. Sonra adamı çağırıp: “Biriniz dua ederken, Allahu Teâlâ’ya hamd u senâ ederek başlasın, sonra Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)’e salât okusun, sonra da dilediğini istesin” buyurdu.”
Tirmizî, Daavat 66 ; Ebû Dâvud, Salât 358
Ve dua ederken yine önemli bir nokta, Allah’ı bilen bir kul olarak, Allah’ın eksiksiz olduğunu idrak eden ve gücünün her şeye yettiğini bilen bir kul olarak duamızın kötü ve isyan Allah’ın rızası harici yapılması halinde, Allah’ın mutlaka o duayı kabul edeceğine inanarak etmektir.
“Allah’a duayı, size icabet edeceğinden emin olarak yapın. Şunu bilin ki Allah celle şânuhu (bu inançla olmayan ve) gafletle (şuursuz, inanmadan) oyalanan kalbin duasını kabul etmez.” Tirmizî, Daavât 66
iSLami Sohbet Adresiniz…