Düzelmeyen Eğitim Sisteminin Gerçek Sorumluları

Düzelmeyen Eğitim Sisteminin Gerçek Sorumluları post thumbnail image

Devletin Eğitim Sistemindeki Hataları

Devlet ve Halk kimlerden oluşur

Eğitim sisteminde olan sıkıntılardan yakınıyor herkes. Devletin eksikleri konuşuluyor. Ne sorun oluşsa devlet suçlu çıkıyor. Çocuklarımızın evdeki tavırlarından bile devleti suçlayabiliriz. Sonuçta bir nesil böyle sıkıntılı yetişiyor. Çocuklarımızın değiştiği değerlerinden uzak saygısız bir neslin yetiştirildiğinden mustarip herkes…

Onların bu haline çok da şaşırmamak gerek. Ne de olsa eğitim sistemi suçlu bu durumdan. Durum gerçekten böyle mi? Herşeyin sorumlusu devlet mi?

Yaşadığımız döneme bakarsak çocuklarımızı nasıl yetişiyor? Kimlerin elindeler. O çocukları yetiştirenler nasıl davranıyor hiç sorguluyor muyuz? Çocuklar değerlerini unutmuşlar yahut da bunun farkına dahi varmadılar neden peki?

Çünkü yetiştiren çocuktan farklı değil. Yetişkinler yetişmemiş ki çocuklar yetişsin.

Eğer çocuklar topluca böyle sorunluysa demek ki; iyi örnek az, çocuk da gördüğünü yapıyor ya da boş vermişlik arasında sallantıya düşüyor. Bu sebeple sistem sorunlu evet ama biz de bundan fazlasını yapma amacı taşımıyoruz denkleşiyor.

Hani bir ülkenin insanları nasılsa yöneticileri de ona uygun olur diye, buyrulur. Bundan fazlasını hak edecek vasıflarda olsak demek ki daha iyi olacaktı.

Medrese kurmak gerek eğitim düzelsin diye ama o bile olamaz. Çünkü insanlar dini eğitim, medrese, şeriat kavramlarını duyunca kaçacak yer arıyor.

İdareciler sistemi uygulayan lakin bunu uygulayan yine halk yine bizleriz. Herkes çobandır, diyordu Peygamber. Herkes elinin altındakinden sorumlu. Lakin kimse üstlenmiyor ki gerçekten o çobanlığı anne çocuğa yap, demeyi eğitmek sanıyor. Baba anneye yapmış mı sorusunu görevini tamamlamak sanıyor. Fakat şunun farkında değiliz. Bunlar sadece laf olsun diye yapılan şeyler gerçekten önemseyen elini taşının altına koyar. Baba annesine soracağına gidip çocuğuna sorabilir, eksiğiyle ilgilenebilir. Anneyi uzaktan sorgulamak yerine beraber sorumluluklarını paylaşabilirler.

Neden herkes padişah konumunda olmaya çalışıyor. Bu milletin efendisi aynı zamanda hizmetkârıdır, denir. Bir baba ailesinin reisi ise aynı zamanda hizmetkârıdır.

Devlette böyle olmalı.

Eksikler var çok… Daha da artıyor çünkü kökende maneviyat sorunu var, ahlak sorunu var. Bunlar eğitimle çözülebilir ama kurumlar sadece eğitim yuvası değildir. Her yer bir şey öğretir iyi veya kötü de olsa.

Yeri geldiğinde televizyon da eğitimci, başından ayrılmadığımız bilgisayar ve telefonlarımız da, gezdiğimiz mekânlar da, sokaklar da devlet eksik biz eksik) ama şu gerçek kimse kimseyi kurtaramaz insan kendini kurtarır.

Sürekli devleti sorumlu tutuyoruz ya, devlet tüm sorunlarımızın suçlusu… Peki ya devlet kim?

işte mesele tam da burda başlıyor. Bir tek başkanla devlet olamaz. Bu sistemde olan herkes devlet ve yine binlerce insan devlet çalışanı. Ne oluyor bu durumda sorunların kaynağını ararken yine halka dönüyoruz. Ayrılmayan bir döngü var.

Sistem iyi kuruldu diyelim. Baba misal güzel bir plan yaptı verdi anneye böyle böyle yap dedi ve kendi diğer işleriyle uğraştı ama denetlemedi. Burda babanın suçu denetim eksiği uygulayan anne orda, anne de suçlu oluyor. Yahut anne de yaptı, ama çocuklar uymadı.

Gerçek suçlu kim ne yaptı, neden oldu bilinmiyor. Belirgin bir kişi seçilemiyor suçlu sen deyip parmakla göstermek için.

Devlette binlerce kademe var ve olmaması gerektiğinden çok fazla devlet çalışanı. Fakat bu kadar memur olmasına rağmen insanımız halen atamaları az buluyorlar. Halbuki devlet çalışanı kavramı bu kadar olmaması gerek. İnsanların bireysel çalışmaları gerekmektedir.

Aksi halde devlet kendi adamını, kendi adamı da halkı denetleyemez. Çünkü devletin yarısı yine halk olmuş oluyor. Devlet memurluğu diye bir iş alanı çıkartılmış. Halbuki bu ülkenin memurdan çok üreticiye ihtiyacı var. Bunlar da özele dönük olur, bireysel çabayla olur. Ama devlet ziraat bölümünü, tarımla uğraşanı bile memur statüsüne koyuyor. Ve bu sayı üç beş öğretici ya da denetleyici de gayet fazla sayılarda oluyor. Lakin bu sistemin belki de en büyük hatalarından biri bu. Devlet memurluğu diye bir meslek alanı oluşturulup ülkenin yarısının devlet adamı konumuna geçirilmesi zaman geçtikçe daha büyük sorunlara peyda ediyor. İnsanlar bir yandan devletten şikayet ederken diğer yandan da devletin bir memuru olmak için yüksek uğraş gösteriyor. Bu tepkide olan bir insan sonra devlet memuru olunca ne oluyor. O suçlu gördüğü devletin bir parçası oluyor ama tepkisinden kurtulamayanlar bu memuriyetini kötü bir temsilcisi oluyorlar. Dün kınadığı suçladığı devletin kendi olduğunu göremiyor. İşin tuhaf yanlarından biri de devlet statüsünde olan memurlar da bu durumdan muzdarip. Neden? Çünkü diğerleri gibi büyük bir memuriyet kitlesinin ortasında işten kaçıyor. Yapana da engel oluyorlar. Ondan sonra işler yürümüyor. Hastanelerde kuyruklar, okullarda kavgalar, sokaklarda ciddiyetsiz güvenlik görevlileri bitmek bilmiyor.

Devlet dediğimiz de yine bizler, çocuklarımız, eşimiz, dostumuz, kardeşimiz olduğuna göre biz düzelmedikçe devlet düzelir mi?

1 thought on “Düzelmeyen Eğitim Sisteminin Gerçek Sorumluları”

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer Yazılar