Fatiha Suresinin Önemi
1. BismiAllahirRahmanirRahim
2-7. Hamd, Alemlerin Rabbi, Rahman, Rahim, Hesap ve Ceza Gününün Maliki Allah’a mahsustur. Allah’ım! Yalnız Sana ibadet ederiz ve yalnız Sen’den yardım dileriz. Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanların ve sapkınlarınkine değil.
Fatiha Suresinin mealini bir kez daha beraberce okumuş olduk. Her gün defalarca namazlarımızda olsun, cenazelerimizde olsun hayatımızın her anında okuyabileceğimiz hem kısa hem de önemli bir surenin aslında basit bir söylemden öte olduğunu idrak etmek için nice Alim üzerinde durmuştur. Bizler de onların yolunda idrakimizin izin verdiği kadar bahsedeceğiz.
Fatiha suresi hakkında öncellikle yine Kuran’ı Kerim’de var olan bir ayetle başlamak isterim. Rabb’imiz bu sureyi indirmiş ve bizim her gün namazlarda defalarca okumamızı emretmiştir. Hatta bu surenin önemini vurgulamak için başka bir sure de şu şekilde bahsetmiştir.
Andolsun, biz Sana tekrarlanan yedi ayeti ve büyük Kuran’ı verdik. Hicr Suresi- 87
Ayet dikkate değer bir ayettir. Allah’u Teala bizlere büyük Kuran’ı verdik derken içinde Fatiha da olmasına rağmen, cümlenin başında yedi ayeti verdik diye tekrar etmiştir. Elbette biliyoruz ki, ne kadar tekrar varsa o denli de hayatın içinde önemi ve karşımıza çıkacağının göstergesidir. Ancak önemli ve hani deyim yerindeyse modası geçmeyecek bir şey olmasıdır. Tabirimiz yanlış anlaşılsın istemem, ayetlerin asla modası geçmez. Lakin her devirde ayetlerin yansıma şekilleri her zaman aynı olmuyorken, Fatiha suresi her an toplumla iç içe olabilecek ve her zaman güncel kalabilen bir suredir. Güncel olmasının sebebi ise özü oluşturuyor olmasıdır. Fatiha suresi bize Rabb’imizin en öz haliyle nasıl olduğunu ve imtihan hayatımızın nasıl bir amaç uğruna sürdüreceğini ve ahiret hayatının varlığını bildiren bir sure özelliği taşımaktadır. Şimdi her bir ayeti tek tek idrakimizin izin verdiğince anladıklarımızı paylaşmak istiyorum.
1. ayet Besmele
Hepimizin her an her işimizde bir başlangıç olarak hayatımıza aldığı bir cümledir. Besmele özü itibariyle bir başlangıçtır. Ayetler nasıl ki Besmele ile başlıyorsa, hayatımızda bu şekilde olması gerekir. BismiAllahirRahmanirRahim içeriğinde Allah’ın Esmalarını alan bir ayettir. Allah’ın Rahman ve Rahim yani hem bu dünyadaki hem de ahiretteki merhametinden bahseder. Ahir ise, sonsuzluğa ve ahiret hayatına dönük bir vurgu yapar. Ahir vurgusunun sebebi, bizlerin dünya hayatının bir gün biteceğini ve ahiret dediğimiz anın başlangıcına doğru yol aldığımızı anlatır.
Allah’ın merhameti vurgusu da Besmele ’de geçiyor olması, Allah’a karşı her zaman umutlu olmamız gerektiğini hatırlatmak içindir.
2. ayet Hamd, Alemlerin Rabb’i Allah’a mahsustur.
Allah’ın bu ayette vurgusu gördüğümüz üzere öncelikle verdiği nimetlere Hamd edilmeye layık olan Rabb’imize karşı bir teşekkür içinde olmamızın istenmesidir. Yani bir vefadır. Diğer bir yandan Alemler derken, dünyanın dışında da bir çok alemin varlığından bahsederek, Allah’ın güç ve Kudret’ine vurgu yapılmıştır. Dünya bile bizlerin aklının sınırlarının ötesinde güzel bir yaradılıştayken, sayısız alemlerin varlığını aklımız almıyor. Aslına bakarsak aklımızın bazı şeyleri almayışı en azından benim için durumu daha güzel kılıyor. Her öğrendiğimiz bilgi bizlere farklı bir heyecan veriyor ve bizler Rabb’imize biraz daha bağlanabiliyor, O’nunla bağımızı daha da güçlendirebiliyoruz.
3. ayet Rahman ve Rahim’dir
Besmele’de ele alınmasına rağmen tekrar Allah’ın merhametine vurgu yapılmıştır. Demek oluyor ki, Rabb’imizi tanırken bizler en önce merhametini aklımızda yer ettirmeliyiz. Ve her daim Rabb’imize karşı ümitli olmalıyız. Asla ümitsizliğe kapılmaksızın bu imtihan hayatımızı sürdürmeliyiz.
4. ayet Hesap ve Ceza Gününün Malikidir.
Dünya hayatını tek başına bir süreç olmadığını ve her şeyin bu dünyada yaşanıp bitmeyeceğini, burada yaşadıklarımızın iyi ve kötü her şeyin bir gün ahirette karşılığının alınacağına vurgu yapar. Yani bazıların inkâr ettiği ahiret hayatı kesin ve mutlaktır. Ve her gün Fatiha suresinde başta olmak üzere birçok surede bizlere defalarca hatırlatılan önemli bir husustur. Ki dünyada bile her an sebepler, sonuçlar üzerine yaşıyoruz. Emek gösteriyoruz, sorumluluk alıyoruz ve sonuçlarında iyi yada kötü bir şeyle karşılaşıyoruz. Bu düzenin içinde yaşayan insanoğlunun ahiret hayatını yok sayması ve buna şaşırması kendi nefsinin aklını örttüğünün göstergesinden başka bir şey değildir. Çünkü samimi her kul bilir ki; Allah her daim ayetlerini bizlere evrende yaşatıyor. Ve Allah’la ayetleriyle çatışmanın ziyandan başka bir şey getirmeyeceğinden ancak ve ancak Allah’ın emriyle hayatlarını yönlendirmesi gerektiğini bilir.
5. ayet Allah’ım yalnız Sana ibadet ederiz ve yalnız Sen’den yardım dileriz.
İşte bu ayet Vahdaniyetin, Allah’ın tekliğinin önemini ortaya koyar. Ve günümüzde ciddi manada daha önceki dinlerin kültürlerinden kalma alışkanlıklar yüzünden ihmal edilmeye, bu ayetin şuuruna ulaşamamıza sebebiyet oluşmaktadır. Bazen bizlere verilen aklımızın hakkıyla kullanmamızdan kaynaklanan bu tür şeytanın sağdan yanaştığı hatalara düşebiliyoruz. Hatta bunu bazen toplumda bilgili, alim diye bilinen insanların da yaptığına ne yazık ki şahitlik ediyoruz. Bu konuda özellikle bazı tasavvuf filmlerinde olmak üzere yanlış bir algının varlığına şahit oluyoruz. Bir çok filmde şuna denk gelmişizdir. Yetiş ya Falanca! Diye yardım çağrıları olur. Davet ettiği şahıs bazen ölmüştür, bazen çok uzaklarda yaşayan bir kişidir. Lakin neden her şeyi gören yegane güç sahibi olan Allah değil de o kişi akla gelir, cidden anlamak zor. Şah damarımızdan daha yakın olduğunu söyleyen Rabb’imiz bize neden uzak geliyor. Neden Allah dışında her kapıya koşuyoruz. Gün geliyor zor durumda başkalarını anıyoruz. Gün geliyor rızkımız için falanca insanı, filanca kurumu sanki rızık dağıtan güç sahibiymişiz gibi hissediyoruz. Halbuki herşey bir sebepten öte, özde hiçbirinin nüfuzu yok bu alemde. Neden Sahibi bırakıp da elçiyle hatta elçinin bile elçisinin kaç derece ötesine yöneliyoruz. Allah yanımızda, herşeyimizi bizden iyi biliyor, görüyor ve herşeyi takdir ediyorken neden Allah’a gitmiyoruz. Cahiliye devrinde Allah’la biz günahkarız konuşamayız diye putlar diken kişilerden ne farkımız kalıyor. Allah bana gelmeyin mi diyor? Neye göre pisiz? Neden Allah gel dedikçe kaçıyoruz biz? Allah, buyur kulum, diyor. Biz susuyoruz. Allah anlat kulum ben bıkmam, usanmam, seni kınamam, yeterki gel bana anlat dinlerim, diyor. Biz halen yok başkasına gideyim, Allah’ım seni oyalamayayım, diyoruz. Ne ahmağız cidden. Yahu soruyorum sizlere, Allah’tan başka Güç var mı alemde? Başka bir rızık verici, Allah değil mi zaten her canlının rızkını tayin eden, o gittiğiniz kul kendinden mi var etmiş elindekileri? Yine Allah’ın olan bir varlığı neden sahibinden değil de aracısından istiyoruz. Hem de Allah tüm yollarımızı O’na gidelim diye sonuna kadar açmışken…
6-7. ayet Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanların ve sapkınlarınkine değil.
Allah’tan neyi isteyip, neyden sakınmamız gerektiğini belirten bir ayettir. Allah’tan iyi güzel, hayırlı şeyler istenmelidir. Ve yine Allah’ın sevmediği ve sonunun da gazap olacağı sapkınlık içeren yoldan da uzak durmamız gerektiğini gayet net şekilde bildirmiştir.
Fatiha suresi ayetleri hem bütünde hem de tek tek incelendiğinde, bizlere bu dünyada nasıl bir yol izlememiz gerektiğini ve nasıl bir sonuca ulaşmamız gerektiğinin genel hatlarını çizmiştir. Bunun dışında Fatiha suresinin idrakimizin her daim açıklığına sebep olması adına her gün her namazda 40 kez en az okumamız sağlanmıştır. Hadislerde hatta önemine binaen Fatiha’sız namazın olmadığına vurgu yapılmıştır. Alimlerde genel olarak Fatiha’nın namaz içerisinde okunmasının vacip yani zorunlu olduğundan bahsetmişlerdir.
Ebu Said ibnul Mualla şöyle demiştir. Bir gün mescitte namaz kılarken Peygamber Efendimiz beni çağırdı. Ben de namazım bitene kadar icabet etmedim davetine.
-Ya Resulullah, namaz kılıyordum, diye özür beyan ettim.
-Kuran’da Allah; Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere davet ettiği zaman Allah’a ve Resul’üne icabet edin (enfal 24) diye buyurmadı mı? Dedi.
Sonra Resulullah bana;
-Haberin olsun, Sen mescitten çıkmadan evvel ben sana muhakkak Kuran’daki en büyük sureyi öğreteceğim, buyrud.
Sonra elimi tuttu. Mescitten çıkmak istediğimiz zaman,
-Ya Resulullah, bana Kuran’daki en büyük sureyi öğreteceğinizi söylediniz, dedim
Resulullah
-O sure, El- HamdulillahiRabbilAlemin’dir ki, namazlarda tekrar okunan yedi ayet ve bana verilen Azim Kuran’dır.