Geçici Dünya Hayatı
Dünya kelimesini parçalasak, ortaya Dün-ya çıkacak. Dünya hayatı da bir gün, dün yaşadım bitti denilecek. Her geçen günümüzde bunu anlamıyor muyuz zaten. Gün geliyor, dertleniyoruz, sanki hiç bitmeyecek gibi geliyor ama öyle olmuyor, günler günleri kovalıyor, her şey de günler gibi dünde kalmaya başlıyor.
Bebekliğimiz, çocukluğumuz, gençliğimiz geçip gidiyor ve hepsi bir anı olarak dünümüzde kalıyor. Dünya hayatı böyledir. Ne yaşarsan yaşa, ister bollukta ol, ister darlıkta, hepsi gelip geçecektir. Bu yüzden yarınlar geldiğinde, geçecek dünlerimizden pişman olmamak için, bugün ertelemeden hayatımızı doğru şekilde yaşamaya çalışmalıyız. Ve ahirete vardığımızda pişman olmamak için, dünya hayatındaki hiçbir şeyi ebedi sanmamalıyız.
Gün olacak, bollukta yüzeceğiz ve ne alsam, ne yesem derdine düşeceğiz. Gün olacak; darlık olacak ve biz yine aynı soruları soracağız, cevaplar değişse de durumlar değişmeyecek. Bu yüzden geçici olan hallere takılmak yerine, esas olanı unutmamak gerek. Bugün dünyanın sahibi olsak, gülsek, eğlensek de dünya hayatı ebedileşmeyecek. Bir yolculuktur dünya hayatı ve dünde kalacak.
Hiçbir nimette, hiçbir acı da kalıcı olmayacak, hayatlarımız gibi. Peygamberlerin hayatlarını düşünelim. Hz Eyyuba.s zengindi, çocukları vardı, söz sahibiydi. Allah O’na imtihan olarak, yokluk verdi, evlatlarını aldı, sağlığını yitirdi ve dayanamayacak hale gelmişti. Bütün teslimiyetiyle yıllarca Sabretmişti. Ve Allah yine O imtihanını geçince, tekrar günleri çevirmişti ve eski günlerine döndü ve evlatlarına, malına ve sağlığına kavuşmuştu.
Peygamber efendimiz de gün geliyordu, Hz EbuBekir’le birlikte açlıktan sokaklara çıkıyor, rızkını arıyorlardı. Gün geliyordu, savaş ganimetlerinden bir yığın mala ulaşıyorlardı. Lakin değişmeyen bir şey vardı, Onlar varlıkta da, yoklukta da geçeceğini biliyorlardı. Dünya hayatını kalıcı olmadığını biliyorlardı. Ne derdini sahipleniyorlardı, ne de nimetleri, hepsinin birer imtihan olduğunu bilerek hayatlarını sürdürüyorlardı.
Zorlanmıyorlar mıydı? Elbette zorlanıyorlardı, imtihan dünyasında yükler ağırdır. Ama sevginin samimiyeti ölçülüyordu. Zül Celali vel İkram dı bir adı Allah’ın. Çünkü önce kahır verirdi, dert verirdi, sonra nimet, sonra ikram. Bu dünya imtihanında bizden beklenen ne dert çekmek, ne de yaşayıp gitmek, ne zaman doldurmak. Bizden istenen, kulun Rabb’ini sevmesi ve bağlılığı. Bağlılığındaki samimiyetini görmek istiyor Allah. Varken de şükredip sevene koşacak mıyız, yokken de Sen varsın Allah’ım diyecek miyiz? İşte bunu görmek istiyor Allah…
Bu dünya hayatı bir gün son bulacaktı, bütün dertlerle… Bu yüzden sürekli bunları bilerek yaşanmalı. Kendimize sık sık hatırlatmalıyız: Derdim var ama geçecek, nimetim var ama bitecek, bu yüzden dalma dünde kalacak dünya.
Allah kullarına kaldırabileceğinden ağır yük yüklemez, bunu hep hatırlamalıyız. Allah bize verdiği dert kadar içimize de bi o kadar güç verir, dayanak verir. Yeter ki Hakkı görelim, Allah’a teslim olalım. Geçici dertler için sevdiğine küsülmez, ya da nimetin var diye şımarıp yüz çevirilmez. Gerçek sevenler, zorda da, kolayda da Sevdiğini anar ve Sevdiğiyle olma umudunu taşır.
Allah u Teala bizleri dünyaya dalanlardan eylemesin. Her daim geçiciliğin idrakinde olalım İnşaAllah…
Yazar: Derya TURKAY