Gözlerinizde Sadece Helaliniz Olsun
Sevginin gücü gözlerde başlar. Çünkü kalbin penceresidir gözler. Severse eğer sürekli sevdiğini bekler bir heyecan bir özlemle. Sevdiğinden başkasına kapalıdır bütün pencerelerin perdeleri sıkı sıkıya. Ama yâre olan pencere hep açıktır sonuna kadar. Gözler durur oradan sevdiğini ve göstermek ister kalbini bu pencereden.
Kimi seviyorsak, kimi sevmeliysek bizlerde o pencereyi ona göre açmalıyız. Ve geri kalan bütün perdeleri kapatmalıyız. Yoksa içeriye giren yansımalar bir birine karışır. Sevgimizin de artık güzelliği yansımaz olur.
Kalbimizi biz taşırız ama asıl sahibi sevdiğimizdir o evin. Çünkü içinde yaşayan O’dur. Bu yüzden evini başkasına çiğnetmemeliyiz.
Bizler nasıl ki başkaları evimize girsin istemeyiz. Bize ait olana dokunulsun, özelimiz çiğnensin istemiyorsak, aynı duyarlılıkla korumalıyız kalplerimizi.
Korkmalıyız, her aralık pencereden, hem sevgimizin kaybolup gideceğinden, hem de bizim de asıl evimiz olan sevdiğimizin kalbinin de bizim yüzümüzden bir gün çiğnenmeye kalkacağından. Öyle ya biz baktık başkasına, biz meyl ettik nefs yüzünden. Eşimizin, sevdiğimizin de nefsi yok mudur sizce? Bu yüzden bir meyl ettiğinde nefs iki kez düşünmeli, hem sevdiğimizi incitmek hem de sevdiğimizi kaybetmek istiyor muyuz, diye.
Bir bakıştan ne olacak diyorsanız eğer sorarım, size. Eşiniz de bir bakış atsın mı başkasına ya da eşinize bakılsın mı diğer insanlar tarafından?
Böyle bakınca olaya nasıl bir huzursuzluk oluyor değil mi içlerimizde, nasıl bir kıskançlık beliriyor içimizde. Gayet normal olarak, insan sevdiğini sahiplendiğini kıskanır. Asıl mesele karşımızdaki insanı da kendi yerimize koyabilmekte. Biz karşımızdaki insandan ne görmek istiyorsak, o olmalıyız. Kalbimizi başka gözlere çiğnetirsek, bir gün bizim de evimizin çiğnenmeyeceğini bilemeyiz.
Bir hikâye vardır duymuşsunuzdur. Bir kuyumcunun eşi her sabah süt alır evine ve kapının arkasından adama dahi gözükmeden kabını uzatır. Bir sabah yine kapının ardından kabını uzattığı esnada adam elini tutmaya çalışır o esnada kabı elinden düşürür ve kapıyı kapar. Çok üzülür ve akşam kocası gelince durumu kocasına anlatınca, adam suskunlaşır. Ve sonra derki, bugün bir kadın geldi ve bileziği takamayınca yardım istedi, ben yardım ederken nefsim bana biraz yavaş tak deyince bende bunu yavaş yavaş yaptım. Ve gördüm ki, Allah bu halimin karşılığını bana böyle gösterdi.
İşte böyle bir yaşantı, sizi de bulabilir. Burada belki bir anlık el değdi eşine ama siz her bakışınızda, eşinizi başkasına mahkûm kıldınız, her meyliniz de eşinizin kalbindeki yerinizi kararttınız, böyle düşünün ve bunu yapmaktan vazgeçin. Pencerenizin tek bir manzarası olsun o da yâriniz, helaliniz.
Yazar: Derya TURKAY
iSLami Sohbet Sayfası.