Hayat Felsefesi Ne Demek

Hayat Felsefesi Ne Demek post thumbnail image

Alışveriş için vitrinleri seyre dalmış bir kadın gördüğümde, acaba baktığı kıyafeti alırken neye göre seçim yapıyor, diye düşünürüm. Bir kıyafet alırken dahi bazı kurallar belirir aklımızda. Rengi hoşumuza gitmelidir, bedenimize uygun olmalıdır ve değerlerimizle örtüşmelidir. Yani bir alışveriş esnasında dahi bir düşünce, bir felsefe oluştururuz.

Felsefe benim için, yordamaktır gerçekleri. Yordadığımız fikirleri içselleştirmek ve bunları amaçlarımızla uygunluğunu içsel tartışmaktır. İçsel diyorum çünkü felsefe gösteriş olamayacak bir benimseyişdir. Bir nevi duygularımız gibi, onları gösteriş için hissetmeyiz, kendiliğinden oluşur, bizi etkiler ama somut bir yansıması yoktur. Varsa da bunlar varsayımsal olarak hissedilir. Düşüncenin ve duyguların var olduğunu bildiğimiz gibi, herkesin bir felsefesi olduğunu biliriz ama bunları ispatlayamayız.

Felsefe, ispatlanamaz bir düşünce topluluğudur. Herkesin felsefesi de kendine hastır. Hepimiz nasıl ki, insan olarak hem birbirimize benziyor, hem de tamamen aynı olmayan canlılarsak, hayat felsefemiz de bizler gibi özeldir. Mantıksal bir örnek verirsek, matematikte olasılık konusu gibidir. Şimdiye kadar yaşayan ve yaşayacak olan insan sayısının özelliklerle oluşturduğu bir kümedir. Bu küme de ortaklar olduğu gibi farklılıklar hep vardır. Bazen çok benzer olunabilir. İç içe kümeler gibi ama bir fazlası bir azı mutlaka vardır.

Hayat felsefemizin kendimize has olduğu bir gerçek olmakla birlikte, felsefemizi yaşam ile birleştirince, ne zaman değerli kılabiliriz? Her yaşayan insan, insan olduğu için bir canlı olduğu için değerlidir ama bunun da ötesinde öznel bir değer biçersek, her insan değerli midir, her insanın yaşantısı ve bu benim hayat felsefem, hayat tarzım demesi yaptığını doğrular mı? Bir katil, bir hırsız benim hayat felsefem bu dese kabullenebilir miyiz? Bu açıdan bakınca felsefemizde temel olan bakış şu olmalıdır:

Hayat Felsefesi Ne Demek

Hayat Felsefesi Ne Demek

Hayata geldik ve evrende benden önce var olan bir takım kurallar vardı. Bu evrende en doğru yaşantı ve inanç sistemine nasıl ulaşabilirim? Budizm de Nirvana diye geçen üst nokta uyum ve hakikatte zirveye nasıl ulaşabilirim, diye kendimize sormalıyız. Attığımız adımları da bu yönde olmalı. Yoksa bir şeyi hayat felsefesi olarak benimsememiz onu değerli kılmaz. Değerli olan her zaman değerlidir. Değersiz olan da değersiz. Bir söz vardır, altın çöpe düştü diye değer mi kaybetti, diye.

Bazı düşünceler ve Nirvana yolundaki adımlar değerlidir ama bizler onun değerini bazen dışarıdan hissedemeyiz. Çünkü popülaritesi düşüktür. Çoğu zaman değerle karıştırdığımız bir kavramdır. Bir şeyi değerli kılan onun popüler olması ya da başka bir deyişle moda olması değildir. İster beğenilsin, ister beğenilmesin bir şey değerliyse öze uygundur ve insanlar onu hor kullansa da evrendeki değeri düşmez.

Amaçlı yaşamayı ve doğru bir hayat felsefesi benimsersek, yaşamımıza anlam katmış oluruz. Aslında doğru olan bu cümle de değil. Var olan anlamı bizler kazanmış oluruz. Çünkü evren insanlardan önce yaratılmıştı ve anlamı da bizden önce mevcuttu. Bizler sadece anlamı keşfetmeye geldik.

Hayata geliş sebebimizden tutup, bir ayakkabı seçerken ki düşüncemize kadar her şey bir felsefe oluşturabilir. Çünkü her zaman ortada doğru ve yararlı seçimler ve yanlış ya da uygunsuz seçimler söz konusudur. Ben özellikle de önemli konularda felsefemizi gözden geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Başıboşluk ya da amaç edinmeyi ertelemek yaşamımızın değer kaybetmesine neden olacaktır. Ve düşünüp, araştırıp ulaştığımız hakikatlere de bağlı olmalıyız. Tutucu bir şekilde değil, benimseyici bir tutumla bağlanmalıyız.

Her zaman gelişime ve değişime açık olmalıyız ama aklımızı ve kalbimizi inandırdıktan sonra değişmeliyiz. Birileri bir şeyi benimsedi diye, yaptı diye çözemediğimiz, inanmadığımız görüşün arkasında gitmemeliyiz. İsterlerse bize tutucu desinler, isterlerse yobaz, geri kafalı desinler. İnsanların yaftalamalarıyla hayat felsefesi edinilemez. Hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgârın yardım edemediği gibi, bizlerde felsefemizi anlayarak ve bağlanarak yaşamazsak, her rüzgârda bir yöne sürüklenir en son da batarız.

Bu yüzden şunu diyebilirim:

Ne yaparsan yap, anlayarak yap. Ve yine ne yaparsan yap, inandığın için yap. İnandığına ters düşen bir şeyi yapıp kendine olan saygını kaybetme…

Yazar: Derya TURKAY

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer Yazılar

İmtihanİmtihan

imtihan Dünyası Hikayeleri İmtihan Bir kıyıda denizi izlerken kendini bulmuştu. Düşüncelere dalıp dalıp gidiyordu bu aralar. İçi sıkılıyordu, bu sıkkın halini kimseyle paylaşamıyordu. Azıcık paylaşmak