Ömer’in Adaleti
Adaletiyle gönülleri fetheden, heybetiyle dünyayı titreten, herkese hakkını veren Hazreti Ömer, adaleti uygularken Kur’an ahlakının gereği olarak, herkese eşit davranmış; soyluluk, zenginlik, akrabalık, makam gibi unsurların adaleti engellemesine kesinlikle izin vermemiştir. Bu konuda O’nun yanında bir köle ile efendisi arasında fark yoktur.
Suriye’de Gassânî hükümdarı Cebele Müslüman olmuş, parlak bir törenle Medine’ye gelmiş, Hazreti Ömer de Onun Müslüman oluşundan memnun kalmıştı. Ancak, hac zamanı, Kâbe ziyaret edilirken, yüz binlerce hacı arasında bir köle, Gassânî hükümdarının eteğine dikkatsizlikle basıvermiş, Cebele dayanamamış, hemen bir yumruk vurarak zavallının burnunu kırmıştı. Köle, halifeye şikâyet edince, Hazreti Ömer de Cebele’yi sorguya çeker:
– Köle, eteğime bastı. Saygısızlık gösterdi. Ziyaret yeri olmasaydı, başını kılıçla ikiye ayıracaktım, diye cevap verince, Halife Ömer:
– Sen suçunu itiraf ettin. Şimdi, onu memnun etmeye çalış! Yoksa aynı muameleyi sana yapmasını emredeceğim, dedi. Cebele:
– Ya Emir! Bu nasıl olur? Ben hükümdarım. O, adi bir köle değil mi?
Hazreti Ömer:
– Müslümanlıkta hükümdarlık, kölelik yok. Eşitlik var. Bir Müslüman diğerlerinden ancak takva ile ayrılır.
İnsanların en üstünü takvaca üstün olandır, buyurur Resulullah. Takva ise kalplerdedir ve görünüşte zanla anlamaya çalışılsa da asıl olan kalptedir. Kalp ise gaybidir. Yani Dinimizde yeryüzünde kimse kimseye bir sebep dâhilinde ayrım yapamaz. Kalben ve karşımızdaki kişi de gördüğümüz hasletler dâhilinde değer verebiliriz ama iş adaleti hükmetmeye gelince bu düşünceye göre değil, açık olan dini kanunlara ve ortaya çıkan araştırmaların sonucuna göre hüküm verilir.
Hazreti Ömer bu konuda çok titiz şekilde adaleti uygulamaya çalışırdı. Bütün Müslümanlara da düşen yine aynı şekilde adalet konusunda titiz davranmaktır. Adalet düzenin bozulmaması ve karmaşanın yok olması için kesinlikle dikkat edilmesi gereken bir konudur.
Hepiniz birer çobansınız, Bir devlet başkanı, ülkesinin, bir baba evinin, bir anne çocuklarının çobanıdır diye bizlere ifade eder Resulullah. O zaman bizler her daim elimizin altındakilere karşı adil bir tutum göstermeliyiz. Bir iş yerinde elemanlarımıza karşı hem yaptığı işin karşılığı olarak hem de diğer çalışanlara göre kıyasen adil olmamız gerekir. Nitekim yakınımız ya da sevdiklerimiz dahi olsa, söz konusu adil hükmetmek ise karşımızdaki kişilere eşit mesafede durabilmeliyiz.
Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.Nisa /135
Hz. Ömer’i halka sevdiren, adaleti ve herkese eşit davranışıdır. Beytülmâl’de toplanan mallarda israftan kaçınması halkın gönlünde sevgisini daha da artırmıştır. Hatta halife kendi haklarını bile kısıtlamıştır. Nitekim bu durum bazı yakınlarının itirazlarına sebep olmuştur. Hz. Ömer, Beytülmâl’den Müslümanların en az pay alan ve asla fazlasına tamah etmeyen bir devlet yöneticisidir. Çoğu zaman ise aldığı maaş ihtiyacını karşılayamamıştır. Sahabenin bazıları onun çektiği bu sıkıntıları görünce, maaşını artırmak için teklifte bulunmuşlardır. Hatta içlerinde Osman, Ali, Talha ve Zübeyr’in de bulunduğu bir heyet bu durumu kendisine arz etmek için eve gitmişler, Hz. Hafsa’yı görünce durumu ona bildirmişler, ancak heyette kimlerin bulunduğunu bildirmemesini özellikle rica etmişlerdir. Hz. Hafsa da durumu babasına söyleyince Hz. Ömer : Kimdi o gelenler, dedi. Kızı, “Kim olduklarını bilmene gerek yok .” deyince, “Sen onlarla benim aramdasın” diyerek sorular sormaya başladı: -Sen Rasûlullah’ın evindeyken Allah Rasûlü’nun giydiği en kıymetli elbise neydi?
-İki tane renkli elbisesi vardı. Elçileri onlarla karşılar, Cuma hutbelerini bunlarla okurdu.
-Peki, yediği en iyi yemek neydi?
-Bizim yediğimiz ekmek, arpa ekmeğiydi. Ekmek sıcakken yağ sürer, yumuşatırdık.
-Senin yanında kaldığı zamanlar yerde yaygı olarak kullandığınız en geniş, en rahat yaygı neydi?
– Kaba kumaştan yapılmış bir örtümüz vardı. Yazın dörde katlar, altımıza yayardık. Kış gelince de yarısını altımıza yarısını da üstümüze örterdik.
Daha sonra Hz. Ömer dedi ki: Ya Hafsa, seni gönderenlere söyle! Allah Rasûlü kendisine yetecek miktarını tespit etmiş, fazlasını ihtiyaç sahiplerine vermiştir. Vallahi, ben de kendime yetecek olanını tespit ettim. Artanını ihtiyaç sahiplerine vereceğim. Ve bununla yetineceğim.
İşte böyle bir Ömer vardı. Adaleti kendi nefsine tercih eden, çok sıkıntı çekmesine rağmen hakkından fazlasını almadığı gibi, Peygamberin yaşayışını yaşamak isterdi. Sahabenin hepsi ayrı ayrı güzellerdi. Hazreti Ömer Adaletin en güzel örneğiydi.
Allah’ın ayetinde; Yarattıklarımızdan, hakka yöneltip-ileten ve onunla adaleti kılan (uygulayan) bir ümmet vardır.(Araf/181) geçen bu vasfın en güzel örneklerini teşkil ederdi.
Bizler de bir Ömer olamasak da, bu yolda büyük çabalar göstermeliyiz. Keza Adalet o kadar önemlidir ki, iyiliği bile adaletle göstermedikçe hataya düşebiliriz…
Yazar: imtihan