İLİM VE CEHALET HAKKINDA YAZI
İlmin Bereketi Cehaletin Zorluğu Hakkında
Bir Müslüman’a ilim öğrenmek nerdeyse farz hükmündedir. Çünkü Müslüman kavramı bilinçli, kaliteli bir insan vasfını oluşturur. İnsanlığın en zirvesi olma yolunda adımlar attırır. Bu nedenle bizlerde bu yolda ilerlemek adına ilim öğrenmekle mükellefiz.
İlim öğrenmenin çeşitli göstergeleri vardır. Bunlardan biri de doğru, zamanlı konuşmalardır. Bildiğini güzelce yaşar ve aktarırken, bilmediği hususta da susar, öğrenir ve insanları kendi görüşüne göre zora sokmaz. Onlara anlayacağı derinlikte nasihat etmek, insanlara yapabileceği oranda hayırlar beklemek de ilmin göstergesidir.
İlim elde etmiş bir insanın kafasına göre bir dayanağı olmadan bir görüş bildirmesi pek rastlanılır şey değildir. Çünkü bilmeden ve temeli olmadan insanları da zora sokacak şekilde vereceği her hükmün hem kendi akıbetini hem de insanların hayatlarını zora sokacağını bilir. İlim şuurlu ve ölçülü olmayı gerektirir.
Cehalet ise bizlerin hayatını alt üst edecek kadar kötü bir durumdur. Hem hayatımızı zorlaştırır hem insanlarla olan bağımızın kötüye gitmesine sebep verir. İnsanlara istemeden ve bilmeden zarar vermemize sebep olur. Peygamberimiz döneminde bilmedikleri bir mesele hakkında sormak yerine kendi görüşleriyle fikir beyan etmeleri sebebiyle şöyle bir durum yaşanmıştır:
Câbir radıyallahü anh anlatıyor:
Arkadaşlarımla beraber sefere çıkmıştık, içimizden birinin başına taş isabet etti ve başını yaralayıp kemiğini kırdı. Sonra aynı adam uykuda ihtilâm olduğu için, arkadaşlarına:
-Teyemmüm edebilir miyim, bu hususta benim için ruhsat buluyor musunuz? diye sordu.
Arkadaşları da:
-Hayır, su mevcut oldukça teyemmüme ruhsat yoktur, diye cevap verdiler. Bunun üzerine o şahıs gusül abdesti aldı ve açık vaziyetteki yaradan içeriye giren suyun tesiri ile vefat etti.
Peygamber efendimiz (s.a.v) huzuruna geldiğimiz zaman, kendisine hadiseyi naklettiler.
Bunun üzerine Resûlüllah aleyhisselâm:
-Adamı öldürmüşler, Allah onları öldürsün, buyurdu.
Ve «Bilmiyorlarsa sorsaydılar ya; cehaletin ilâcı sormaktır, o adama teyemmüm etmek kâfi gelirdi. Yarasına da bir bez parçası koyar, üzerine mesheder ve vücudunun diğer yerlerini de yıkardı» diye ilâve etti. (Ebû Davud)
Gördüğümüz üzere bilinçsiz şekilde yaptıkları bir yönlendirme sonucunda bir insanın ölümüne sebep olmuşlardı. Kötü niyetle bu hükmü vermedikleri aşikârdır, lakin cehaletin zararını birlikte gördüler. İnsan bir mesele karşısında bilgisi kadar konuşmalıdır. Eğer hakkında bir netlik olmayan konuysa bu konuda sükût edip doğruyu araştırmak gerekir.
Cehaletin en kötü yanlarından biri de bilgisizlikten öte, bilmediğini bilmektir. Her konu hakkında görüş beyan etmek, her konu hakkında hüküm bildirmek, kaynağa ihtiyaç duymadan sürekli müdahalelerle hayatı sürdürmek ve istişareye kapalı olmak cehaletin göstergeleridir.
Hz Ali’nin şöyle güzel bir sözü vardır bu konuda;
Cahil, bilmediğini sormaktan utanmasın. Âlim, içinden çıkamayacağı bir meselede -en iyisini Allahu Teâlâ bilir- demekten sakınmasın.
Bizler de bu sözü hayatımıza yerleştirmeliyiz. Cehalete kapı aralamak yerine bilmediğimizi sormalı, araştırmalı, istişare etmeliyiz. Bilmediğimiz durumlarda da –ne kadar ilim sahibi olursak olalım- istişare etmeksizin bir karar almamalıyız.
iSLami Sohbet Adresi.
Allah c.c Razı olsun guzel bir yazı olmuss…