İnsanlığın Bitmek Bilmeyen Çelişkileri
İnsanoğlu gerçekten ilginç bir varlık. Sürekli çelişkili bir hayat sürüyor ve bunun farkına dahi varmıyor. Aslında varmak da istiyor mu bazen şüpheliyim.
İnsanoğlu hiçbir şeyi beğenmeyen bir varlık halini almış. Sürekli başkalarını kötüler, basit şeyleri takar ve sonra da ah bu devirde insan yok, dostluk bitmiş, gerçek sevgi diye bir şey yok diye yakınır durur.
Sormaz, sorgulamaz bir gün. Ben neden bu tepkiyi veriyorum, bu konu gerçekten beni ilgilendiriyor mu, amacım nedir, verdiğim tepkide ne kadar haklıyım, gerçekten doğru kişileri mi muhatap alıyorum. Karşımdaki insanı ne kadar tanıyorum, neden güveniyorum – neden güvenemiyorum, neden seviyorum- neden nefret ediyorum?
Evet, insanoğlu Allah’ın bahsettiği tabirle oldukça cahil ve nankör bir varlıktır.
Keza insan denilen canlı bu kadar cahil olmasa bu kadar başıboş ve amaçsız bir hayatı yaşamazdı. En ufak sözlerde düşman kesilmez, her iltifat edeni de dost sanmazdı. Kendine zarar verdiğini bile bile alışkanlıklarına, öfkesine, bitmek bilmeyen kaygılarına yenik düşmezdi.
Sürekli gereksiz muhabbetlere giriyoruz ve sonra da en ufak sözlerde alınıyor, güceniyor güven kaybediyoruz. Anlamak yerine her zaman elimizi kılıcımıza götürüyoruz, o kılıçtan keskin dilimizle hedef alıyoruz karşımızdaki ve kesip biçiyoruz. Bazen vicdanımız dur diyor, ne yapıyorsun? Bu kadar basit bir sözde düşman olunur mu, kin duyulur mu? Ama biz ne yapıyoruz, o konuşan vicdana ya sus! Diyoruz ya da onu da kendimize sırf doğruları söyleyip bizi desteklemedi diye düşman görüyoruz. Belki en iyilerimiz pişman oluyor en azından bundan sonraki cümlelerine ölçü koyuyor, belki birkaçı özür dilemeye yelteniyor ama büyük çoğunluk bir hiç uğruna kendini, dostluğunu ve duygularını harcıyor.
Ah insanoğlu sen ne kadar ahmak bir canlı olmuşsun böyle. Hâlbuki Seni en üst yaradılışla var etmişti Allah. Ama Sen Rabbini utandırmamak için çabalamak yerine, şeytanı haklı çıkarıyorsun.
Ne demişti melekler, Allah Adem’i yaratacağında “ Yeryüzünde bozgunculuk çıkaracak, kan dökecek birini mi yaratacaksın?” diye…
Ahhh. Gerçekten insan Rabb’i O’na güvenmişken neden bu denli fütursuzca süren bir yaşamı seçiyor anlamak zor. Kardeş olmak hem kolay hem de çok güzelken, neden hep kin, haset, nefret benliğimizi kaplıyor. Gerçekten anlaması zor.
Rabb’im insanın en büyük eksiklerinden biri olarak şunu diyordu: Sizler ne kadar az düşünüyorsunuz! Artık akıl etmeyecek misiniz?
Rabb’im yine doğru söyledin, her şeyi bilen Alim olan Rabb’im biliyordu, insanın zaafını. Nasıl bilmezdi kendi Yarattığı canlıyı. Güçlü yönlerini kullansın diye Ona temiz bir fıtrat vermişti dünyaya gönderdiğinde, kirden, kötülükten uzak berrak bir masum. Ama yaş ilerledikçe büyüyen nefisle kötü olana döndük. Şeytan dedi hadi kız, bağır, hadi yalan söyle, dedikodusunu yap bizde kabul ettik. Düşünmedik, napıyoruz biz? Bu tavır bizi yakacak, yıkacak. Bu çözüm değil. Ortada daha sorunun ne olduğu bile belli değilken, neden gözlerimin içi kıpkırmızı tıpkı cehennem gibi… Bir hiç uğruna neden insanı ve insanlığı harcıyorum.
Sanıyoruz ki bizler, yaptığımız hatalar, boş vermişliklerden sadece karşımızdaki etkileniyor. Lakin öyle olmuyor. Ben yapıyorum, sen yapıyorsun, o ve diğerleri hep aynı şekilde davranınca, insanlık kayboluyor. Varlıkların en üstü olarak yaratılmış olan insan, aşağıların aşağısına düşüyor.
Hadi kendimize acımıyoruz, karşımızdakine acımıyoruz, yaşadıklarını umursamıyoruz. Kavgamızdan dolayı gidip kavgaya tutuşacağı ailesini, çocuğunu kimseyi ama kimseyi düşünmüyoruz. Ya peki Rabb’imizi? O’nu da mı düşünmüyoruz? Allah’ın üzüleceğini bile bile, O’nun bizlere nasihatlerini görmezden gelip, nefsimize kurban ediyoruz.
Allah bizlere merhameti, adaleti, iyiliği emrediyor. Kardeşler olun, kinden, nefretten, kıskançlıktan, yakıp yıkan hırslardan uzak kalın diyor ama biz inadına bozuyoruz bu düzeni. Kardeşimiz düşmanımız gibi davranıyoruz, dünya bir gün bitmeyecek gibi sürekli bir şeyleri başkalarının elinden alma peşine düşüyoruz.
Artık gerçekten dünya çekilmez oldu, huzuru bulamıyoruz ne evlerimizde ne de kalbimizde. İnsanlarla insan gibi yaşamayı öğrenmemiz gerek. Sabrımızı, kanaatimizi, şükrümüzü, bizi biz yapan, insan yapan yanımızı geliştirmemiz gerekiyor.
Aklımızı kullanmalıyız! Düşünmeliyiz artık ya zor değil, her şeyi zaten düşünüyoruz zor değil sadece düşünme denen eylemi manalı hale getirmemiz gerekiyor. Allah’ın ne kadar az düşünüyorsunuz! Dan kastı gelişi güzel düşünmek değil. Doğru düşünmek, Hakikatle özdeştirerek düşünmek. Anlamak ve insanlığın, kulluğun amacına yarışır bir halle tartmak. Düşünmek denen şey öfke, vesvese değildir. Bunlar bizlerin aklını örten, nefsin ve şeytanın bizimle alay etme şeklidir.
Ne yaşarsak yaşayalım, durup bir nefes alalım. Ve konuyu anlamaya çalışalım, muhatabımızı dinleyelim. Kardeşliğimiz için, arkadaşlığımız ve en çok da Allah hakkı için artık doğru davranışlar edinelim.
İnsanları silmek ne kadar kolaysa kazanmak da bir o kadar zordur bilmeliyiz. Yani şöyle düşündürtmesin şeytan size, aman o gider başkası gelir! Yok, öyle bir şey inanın. Evet, gidenin yeri dolar ama nasıl dolar? Bizim tavrımız düzelmedikçe, konuşmayı ve anlamayı bilmedikçe gelen gideni hep aratır. Yahut ta gelen iyi olsa da biz napar eder, onu da kaybederiz.
Bu yüzden elimizdeki dostluklara, önce kendimiz sonra da Rabb’imiz için sahip çıkalım.
Benzer Yazılar:
Çok güzel bir yazı olmuş İmtihan, başarılarının devamını diliyorum. Özenle yazılmış, baştan sona keyif alarak okudum.