iSLamda Kalp Hastalıkları
Kalplerinde münafıklıktan kaynaklanan bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını arttırmıştır. Söyledikleri yalana karşılık da onlara elem dolu bir azap vardır. Bakara 10
Gerçekten önemli olan bu ayette kalplerindeki münafıklığın, hastalığın sebebinin devamında geçtiği üzere söyledikleri yalan sebebiyle olduğu bildirilmiştir. Nedir bu yalanlar, kalbi hastalandıran?
Yalan çok kötü bir haslettir, lakin bu ayette bahsedilen yalan insanlara söylediğimiz yalanlardan daha farklı ve daha derindir. Önceki ayetlere bakacak olursak, özellikle de Bakara 8’de açıklaması vardır.
İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları halde Allah’a ve ahiret gününe inandık, derler.
Bu ayetin karşılığında iki türlü insan modeli çıkıyor karşımıza… Bunların bir kısmı aleni münafıklıklarının farkında olanlardır. Ve aşikâr şekilde fitne fesat peşine düşer, yaptıklarını bilinçli şekilde yapar ve inanmadıklarının da farkındadırlar. Kendi gibileriyle baş başa kalınca Bakara 14 de olduğu gibi;
İman edenlerle karşılaştıkları zaman, “İnandık” derler. Fakat şeytanlarıyla (münafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman, “Şüphesiz, biz sizinle beraberiz. Biz ancak onlarla alay ediyoruz” derler.
Ve münafıklıklarını dile getirirler.
Diğer bir insan modeli ise, kendilerinin iman ettiğini zannederler. Yaptıklarının doğru olduğunu kendilerine telkin ederler. Kendilerine doğrular söylendiğinde bunları reddeder ve onların sapık yolda olduğunu iddia ederler. Kendince uydura geldikleri düşünceleri ve saptırarak okuduğu ayet ve hadislerle insanları yoldan çıkarmaya çalışırlar. Fitne, fesat, koğuculuk ve kınayıcılık yapar insanları dinden soğuturlar. Kendilerine bu hal sorulunca, Biz bunu Allah için yapıyoruz, demekten de geri durmazlar.
Onlara yaptığının yanlış olduğunu söyleyip, ayetler ve hadisler ve ya âlimlerin sözlerinden bahsedecek olursanız, onlar bunu duymazdan gelirler. Yahut da o an kabul eder gibi durur yine bildiklerini okurlar. İşte bu kesim insanlar kendileri dahi neye iman ettiğini bilmeyen gizli münafıklardandır.
Eğer ki bizlerde de ayetlerde geçen bu münafıklık özellikleri varsa bu konuda çok dikkatli olmalıyız. Kendimizde bu hasletlerin olup olmadığının şuan farkında olamayız. Gerçekten iman edip etmediğimizi ancak kendimizi sorguya çekerek anlayabilir ve bu konuda da çevremize bakarak, onların bizi nasıl gördüklerini de dinleyerek değerlendirmeler yapabiliriz.
Aklımıza güvenerek bu yolda ilerleyemeyiz. Ancak akıl hakikatleri anlamak için değer kazanır, yoksa olmayanı buldurmaz akıl. Akıl bir bağdır bu hayatta. Hakikatler veya yalanlarla bağlar kurar ve bizlerde kurduğumuz bağa inanırız.
Eğer ki değerlendirme yapmazsak, bizlerde Allah muhafaza bilmeden münafıklık alametleri gösterir ya da günaha gireriz de farkına varmayız. Sürekli bir muhasebe, bir tefekkür halinde olmalıyız.
Tefekkür etmek sadece oturup, ağaca çiçeğe böceğe bakmak sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Tefekkür uyanıklık halidir. Hakikate her an göz ve gönül perdesini açıp, yanlış, kötü olandan Hak ve Hakikati ayırt etme halidir. İmanımızı da düşünmek, değerlendirmek çok önemli bir tefekkürdür.