İSraf Etmek Nedir ve Sonuçları Nelerdir?
Bugün ki konumuz israf ve bundan etkilenen toplumlar. TRT Belgesel kanalını zaman zaman hepimiz kısa da olsa izlemişizdir. Burada çoğu zaman dünyanın en zorlu yaşantıları gözler önüne serilir. Bizler ibret veren, halimize çok şükür dedirten insan manzaraları çıkar karşımıza. Konumuz israf ama tabi birçok konu gibi tek bir yerden ilerlemek pek de mümkün olmuyor. Çünkü israf kavramını işlerken, karşımıza bizim israfımız yüzünden yiyecek ekmeği bulamayanlar çıkacak. Onları gördüğümüzde ne kadar şükürsüz olduğumuzu anlayacağız. Ya da biraz daha açınca kardeşliğimiz aklımıza gelecek, merhamet ve yardımlaşma çıkacak konumuzun tohumlarından…
İsrafı tanımlamakla başlayalım isterseniz. İsraf nedir?
Benim kişisel kanaatimi duymadan önce bir dakika düşünmenizi isterim…
…
Evet, israf?
İsraf bir kayıptır.
İsraf bir ayrılıktır.
İsraf bir nankörlüktür.
İsraf bir Zalimliktir!
İsraf vurdumduymazlıktır.
İsraf geleceği görememek, kör olmaktır.
İsraf insanların acısını, sıkıntısını arttırmaktır.
İsraf hakkımız olmayanı Gasp etmektir, hırsızlıktır.
Daha yazalım mı ne dersiniz? Sizler bunların kaçını düşündünüz ya da bana katıldınız? Şimdi de size bu kanılara nasıl vardığımı söyleyeyim.
-
İsraf bir kayıptır:
İsraf yaparken neyi kaybediyoruz? İsraf yaparak evrenin sistemini kaybediyoruz. İnsanlığımızı, kardeşliğimizi, merhametimizi kaybediyoruz. Dünyanın bir ucunda yahut bulunduğumuz şehrin orta yerinde hergün açlıkla, borçlarla, dertleriyle, hastalıklarıyla sınanan insanları görmezden geliyoruz. Bu bizim kalbimizin yumuşaklığını, merhamet duygumuzu bize kaybettiriyor.
Nasıl bir ayrılıktır bu bahsettiğimiz? Tabi ki en çok kalplerimizin ayrılığından bahsediyorum. İhtiyaç sahibi bir insan o kıt kanaat geçinirken bir bakıyor etrafına, bir bakıyor televizyonlara herkes yiyor içiyor fazlasıyla, sürekli eğlenme peşinde paralarını harcıyor. Fakir kardeşim bu defa çekiliyor köşesine, diyor içten içe ben onlarla aynı ortamda kalamam, onlar yiyecek harcayacak ben bakacağım bir şey olsa yapamayacağım, en iyisi kendi dünyama çekilmek. İşte bu algıyı verdiğimiz kardeşlerimizle bağımız kopacak. En çok da onları anlamadığımız için…
-
İsraf bir Nankörlüktür:
İsraf ederken hiç düşünüyor muyuz, Allah bizlere bunca nimeti verdi ama neden? Allah bize sayısız nimet yarattı ve bunların helalini güzelini israf etmeden yiyin dedi. Ama biz naptık, hepsinin ucundan tattık gerisini çöpe attık. Yetmedi elimizde onca var olan nimeti beğenmez olduk. Hep daha daha dedik. Daha önümüzdeki yemekler bitmeden aklımıza başka yemeklere takıldı. Daha giydiğimiz biraz bile eskimeden diğer kıyafetlere, ayakkabılara, çantalara göz koyduk. İhtiyacımız olmadığı halde neden dahası yok dedik. Ve ayeti bir kez daha yaşadık. Doğrusu insan gerçekten çok nankördür! (İbrahim Suresi 34)
Çünkü saçıp-savuranlar, şeytanın kardeşleri olmuşlardır; şeytan ise Rabbine karşı nankördür. İsra 27
Kahrolası insan, ne kadar nankördür. Abese 17
-
İsraf Zalimliktir:
Nasıl zalimleriz biz biliyor musunuz, karşımızda bir insan var ölümle mücadele ediyor, açlıktan kıvranıyor biz ise karşısına geçip kurulu bir sofradan yiyip içip eğleniyoruz. Karşımızda insan mı var yoksa taş mı var umursamıyoruz. Yetmiyor onca varlığın içinde bir ihtiyaç sahibini görünce de Allah versin, diyoruz. Allah zaten evrene her türlü nimeti vermiş bizler gasp etmeseydik, bizler açgözlü olmasaydık, israf etmeseydik o kendi payını alacaktı zaten. Allah versin diyebilmek için verecek bir şeyimizin olmaması lazım, bu nasıl bir zalimlik nasıl bir yüzsüzlük ki o insandan ayrılınca hunharca gezip tozup eğlenebiliyor, yedikçe yiyebiliyoruz?
Doğrusu insan çok zalimdir. İbrahim 32
O gerçekten çok zalim ve çok cahildir. Ahzab 72
-
İsraf Geleceği Görememektir ve Gasp etmektir:
İsraf ediyoruz bugün hunharca yiyoruz içiyoruz. Sürekli bir tüketim içerisindeyiz. İhtiyacımız birken biz beş alıyoruz, yiyeceğimiz bir tabakken biz biz üçer beşer yiyoruz. Temizlik yaparken musluklardan nehir akar gibi açıyoruz. Yok suyu soğuk severim diyip, bir bardak su için iki kova suyu ziyan ediyoruz. Dünyanın diğer ucunda temiz su dahi bulamayan sadece içmeye insanlar varken bunu görmezden geliyoruz ve başımıza gelmeyeceğini düşünüyoruz… Cidden başımıza gelmeyecek mi? Biz ya da çocuklarımız bu israfın sonuçlarından pay almayacak mı sanıyoruz cidden. Ne körüz değil mi, ne kadar izanı zayıf insanlarız. Biz dünyayı tüketiyoruz dünyayı. Biten bir şey bu sonsuz değil. Allah insanlara yiyeceği kadar yiyecek ayarladı, içeceği kadar içecek ayarladı. Ama biz haddinden fazla yiyince gelecekte tükenecek azalacak. Şuan ki kadar rahat mı olacağız? Şuan çöpe attığımız şeylerin on da biri kalitesindeki mallara dünya para harcayacağız. Yetmeyecek ilerde çocuklarımız, torunlarımız su savaşlarına düşecek. Her şeyi israf ediyoruz, her şeyi mahvediyoruz tabi ki doğa intikamını alacak bunun cidden halen farkına varamıyor muyuz?
İnsanlar yoklukta çocuğuna bir lokma yiyecek bulabilmek için dağ bayır tırmanıyor, ihtiyacı için su arıyor ve bakıyor ki falanca, filanca onun bulamadığı yiyecekleri çöpe atıyor. Duyuyor ki falanca kişi düğününde şöyle ziyafet vermiş, şu kadar para harcamış, bu fiyata ev araba kıyafet almış. Yetmemiş kimseye faydası olmayan ne olduğu belirsiz tablolara servet harcamış. O ise evladının yaşam savaşını görürken kendi açlığını dahi unutmuş. Kışın titrerken soğukta kimse onu fark etmemiş. Onların bir öğünde yediği yemeğin parasıyla bir haftasını geçirebilecekken bir el uzanmamış olması acısını kat be kat arttırmıştır. Ve artık insana ve insanlığa güveni bitmiştir.
İşte bunların hepsinin vebali şuan omuzlarımıza yüklenmiş durumda. Bizler mutlu olamıyoruz, huzur bulamıyoruz. Yiyoruz, geziyoruz her istediğimizi alıyoruz ama halen huzursuzuz… Çünkü zalim, nankör, acımasız ve hatta akılsız bir insan mutlu olamaz da o yüzden huzurumuz yok. İki dakika boş durmaya gelemiyoruz. Hemen afakanlar basıyor bizleri neden? Çünkü bu kadar vebal bu kadar ağırlık düşününce ruhumuza kaya gibi oturuyor. Sırf o acıyı hissetmemek için macera üstüne macera peşindeyiz. Yemek üstüne yemek yemekteyiz.
İsraf etmiyorum ben diyenlerimiz de var bu sözü cidden söylemek cesaret ister ya da cidden izanı dediğimiz gibi yoktur. Peygamberimiz hayatta kalacağınız birkaç lokma size yeter, eğer bunu yapamıyorsanız midenizin 3 de birini yemek 3 de birini suyla doldurun der. Bu üst sınırken biz tabak tabak yerken halen israf etmiyoruz değil mi? Ya da bulaşık yıkarken, temizlik yaparken bir kovayla bitecek işi kova kova su harcayarak temizliyoruz hiç israf etmiyoruz değil mi? İkinci elbisesi olan devlet halifesi Ömer varken biz dolaplarımız tıklım tıklımken halen almaya devam ediyoruz, biri eskimeden diğerini alıp onu rafların üstüne kaldırıyoruz ya da çöpe atıyoruz ama halen israf etmiyoruz değil mi? Hiç israf eder miyiz biz, hiç. Gülünç geliyor değil mi biz ve israf kelimeleri bir araya gelmez olacak iş mi ???
Çok Haklısınız israftan bir türlü kurtulamıyoruz. 🙁