Hayal Kırıklığı Yaşamamızın Nedenleri Hakkında Deneme Yazısı
2020 yılının Haziran ayının bir Cumartesi gününü geçiriyorum…
Her gün kendi içimde tekrarladığım, bazen de böyle kâğıtlara döktüğüm isteklerimi bu günde yazmak istedim.
Ben 1991 yılının bir Kış ayında doğmuşum. Kış mevsiminin soğukluğu bu yüzden bazen üzerime siner.
Bazen yaz kadar sıcak ve coşkulu olurken bazen de kış kadar soğuk ve durgun olurum. Anım anımı tutmaz genelde…
Bir sözle, bir düşünceyle, bilinçaltımda topladığım düşünceler gün yüzüne çıkabilir ve beni depresif duyguların eşiğine sürükler. Benzer şekilde güzel ve benim için önemli bir cümleyle çok güzel enerjik duygulara koşabilirim. Tabi bu olumsuz duygularım kadar yoğun olmuyor ki ne yazık ki…
Ben kaygılar, korkular, suskunluklarla kendimi yönetiyorum çoğu zaman. Bazen de kendimi doğru ifade edemeyişimin üstünü örtmek için sarf ettiğim kalabalık kelimelerle, bilinçaltımın kontrolünde olan yüksek seslerle gevezeleşebiliyorum.
Hem kendimle bitmek bilmeyen bir kavganın içerisindeyim hem de gizliden gizliye kendime saygı duyuyorum…
Kavgamın sebeplerinden bazıları, bir türlü olmak istediğim ama bir türlü olamadığım “Ben” kavramım. Yani C. Rogers’a göre ideal benliğime olan uzaklığım…
Basit şeylerle, gelişigüzel düşünmeden ağızdan çıkan sözlerle bir anda tüm enerjimi bitirip, cesaretimi yıkıp geriye çekilmem ve kimseye kolay kolay “hayır” diyemeyişim beni en çok rahatsız eden yanlarımdan biri. Bu duygu benim önüme duvar örüyor resmen. Basit olaylarda bile kendi görüşümü ifade etmek için defalarca düşünmeme sebep oluyor. Bu düşünme süreciyle bazen vazgeçiyorum kendimi ifade etmekten bazen de üstü kapalı şekilde konuşuyorum.
İnsanların duygularını hissetmek, farkına varmak normalde güzel bir durumken, ben bu hislerimle kendimi çoğu kez durduruyorum. Avantajlı bir durumu bile böylelikle kendime dezavantaj haline getiriyorum. Karşımdaki insanın vereceğim tepkiye, söyleyeceğim söze ne hissedeceğini az çok bilince o sözleri söylemek o kadar da kolay olmuyor benim için. Karşımdaki kişide eleştirilmeye kapalılık, alınganlık, hırs ya da muhatabını anlama yeteneği ve arzusunun yoksunluğunu vs gibi duyguları sezdikçe duvarlarımı daha kalınlaştırıyorum. Bu halimden ne kadar rahatsızlık duysam da kurtulmak o kadar kolay olmuyor. Daha iyiye gittiğimi hissediyorum bazen, yaşla beraber düşüncelerin oturduğunu görebiliyorum ama bazen öyle bir an oluyor ki sanki başa dönüyorum. İşte böylesi anlar yine benliğimde dönemsel kaoslar yaratıyor…
Bu kadar detaycı olmak ciddi bir güç istiyor. Ben bu güce sahip olamadığım için önüme her gün yeniden çektiğim duvarlar yüzünden bir türlü ilerleyemiyorum. Hatta zamanla gerilere doğru yol alıyorum. Amaçlarım ve hayallerimi bile çoğu zaman unuttuğumu fark ediyorum.
Kendime olan duygularım sadece olumsuz duygulardan ibaret değil elbette. Görmek istediğimizde aslında kendimizde güzel ve saygıyı hak eden yönlerimiz olduğunu da gayet rahat görebiliyoruz. Lakin ne yazık ki olumsuz duyguların şatafatından olumlu hislerimiz bir türlü gereken değeri görmüyor ve hayatımızdaki gerçek rolünü üstlenemiyor…
Olumlu gördüğüm yönlerim ise; insanlarla her ne kadar iç içe olmayı sağlıklı şekilde başaramasam da, onlara saygı duyuyorum, iyi olmalarını istiyorum ve buna uygun şekilde muhatabıma davranıyorum. Bencil bir tavırla ya da kendi istek arzularıma odaklanarak hayatı sürdürmek, yıkıcı olmaktan uzağım. Herkesin aynı şekilde iyi bir hayata ve değere kavuşmasını istiyorum. İncinen birini çabuk fark ettiğim için fırsatım varsa onun iyi hissetmesi için çabalıyorum. İnsanlara karşı dürüst olmaya çalışıyorum. Güvenilir bir insan olduğumu da söylemek bir hata olmaz eminim. Bir diğer olumlu gördüğüm sevdiğim özelliğim ise, olayların iç yüzüne ilerleyebilirim. Ezbere görüş ve modern sistemin ya da geleneklerin baskısıyla hayatı yorumlamıyorum. Birinden kaçmak için diğerine sığınmıyorum. Kimseyi ve hiçbir görüşü yüceleştirmiyorum. Her şeyin doğru yanını almaya çalışıyorum. Bu özelliğimin de gerçek hayatta baskılanmamış bir benle yaşayabilirsem çok güzel şeyler ortaya koyabileceğini biliyorum…
Olumlu ve olumsuz da daha çok şey yazabilirim. Hepimiz yazabiliriz. Sonuçta insan olmak da, bir hayat yaşamak da 3-5 cümleye hiçbir zaman sığamaz…
Çoğumuz böyle ikilemleri hayatımızın çoğu anında yaşıyoruz. Ne yapmamız gerektiği ile ne istediğimiz veya bizden beklenen arasında kalabiliyoruz. Bu normal bir durumken dengeyi kuramamak ciddi manada bizleri huzursuz etmeye başlıyor. Farkına varmadan, adını koyamadığımız bu duyguların esiri oluyoruz. Yorucu gelen bu düşünceleri paylaşma isteği duyuyoruz. Bize en risksiz gelen yöntemlerden birine yöneliyoruz. Bugün benim de yaptığım gibi, bir beyaz kağıt ve ona mana kazandıran bir kalemle içimizde sıkıntı yaratan baskıyı bir nebze hafifletme çabasına giriyoruz.
İnsanın kendini anlatması bazen ciddi manada zor olabiliyor. Ve çoğu zaman aklımızın derinlerine itilmiş hislerimizin adını koyarken oldukça zorlanabiliyoruz. Bugün ben de kendimi kabaca ifade ettiğim bu yazımı daha fazla kendimi zorlamadan sonlandırmadan önce size son birkaç cümle daha söylemek istiyorum.
Sizler de benim gibi kendinizi, hayallerinizi yazıya dökmeyi seviyorsanız, bunları başkalarının da görmelerine fırsat verin. Belki onlardan gelen bir cümle bize daha iyi bir hayatın kapılarını açacaktır…