Kendine Hapsolmak
Zalim Gardiyan Çek Ellerini Üzerimden
Bazen hata yaparız ki bu çok doğal bir durumdur çünkü insanız. Hataya, yanlışa ve günaha meyilli bir yapıda var edilmişiz. Doğruları bazen anlamadığımız için, bazen de bile bile hatalara koşarız. Yeri gelir pişman olur ah ederiz, yeri gelir aynı hatayı kırk kez daha yapmaya koşarız. İnsanız, eksiğiz, hatalıyız. Bir yapboz misali tamamlanmaya çalışıyoruz, Kemale ermeye…
Parçalar her geçen gün yerine oturuyor belki ama yine de bilinmezlik denizindeki amansız koşuşturmamız dinmiyor. Her yerine koyduğumuz parçada resim dün düşündüğümüzden farklı çıkıyor önümüze ve bu defa da acaba diyoruz, acaba yine mi yanlış yaptım. Yine mi hatalarımın tekrarında dalgalanıyorum ve yine düşüp canımı acıtmaktan kaçamıyorum, diye.
Korkuyoruz sürekli ve hatalarımızın üzerimizde oluşturduğu baskıyı kaldırmakta zorlanıp, düzelmek, düzeltmek ve en çok da kabullenebilmek yerine durumu daha da vahim hale getiriyoruz.
Hayat düz bir nehir gibi yeri belli yönü belli, hangi mevsim ne kadar akıp ne debilerle yol aldığı belli olsa da bizler anlık dalgalanmalara takılıp kalıyoruz ve tersine akmaya çalışıyoruz hayatın akışının…
Bu yüzdendir karmaşa üstüne karmaşa sarıyor aklımızın süzgeçlerini tıkıyoruz. Görünmezler, bilinmezlerle yatıp kalkıyor, gerçekleri ve doğruları ninnilerimizle uyutuyoruz…
Kolay olanı zor, düz olanı eğri görüyoruz. Yapılması gerekenler yerine geçmişten gelen hata ve pişmanlıklara odaklanıyoruz. Böyle olunca ne mi oluyor? Yine tekrara giriyoruz hayatımızın, evet rollerdeki kişiler değişiyor, olaylar değişiyor belki bizde değişiyoruz ama düşüncelerimiz, duygularımız görünmez bir tekrarın eşiğinde yinelenip duruyor…
Hapishaneye düşmüşüz, bekliyoruz çaresizce bir kaçış tüneli. Başımızdaki gardiyan acımasız, korkunç gözlerle dikilmiş başımıza bir an nefes aldırmıyor bize…
Biz ise onu aşıp gidemiyoruz özgürlüğümüze…
Baskılıyoruz bizi, sıkıyor, yoruyor bunaltıyor…
Gücü de yok aslında bizi kontrol etmeye bir tek… Bir tek o acımasız bakışlarına esir düşüyoruz.
Düşman belli ediyoruz o gardiyanı kendimize, anlaşmayı denemiyoruz bile her defasında kavgaları büyütüyoruz. Yankılanıyor sesimiz koridorların o derin boşluğunda, biz yine haykırışlar, bağrışların arasında duvarlara çarpıp dönen seslerle kulaklarımızı tıkıyoruz. Acınası bir döngüde ölüme doğru gidiyoruz.
Yapma, etme diyoruz, ne yaptık da bizi mahkûm ettin bu virane ellere, neden sıkıyorsun bizi duvarlarını üstümüze doğru yıkıyorsun… Yalvarışla yakarışla, biraz kavgayla biraz da çaresizlikle esaretimizi sürdürüyoruz…
Gardiyanın acımasız gözlerini görüyoruz ama gardiyanın yüzüne bakmıyoruz, gardiyanın haykırışlarını, bağırtısını duyuyoruz ama konuşan kim bakmıyoruz, başımızda dikilen biri var hissediyoruz ama göremiyoruz… Neden gözükmediğin halde bu kadar acımasız bir nazar var üstümde, beynimi kemiren sesler nerden geliyor böyle…
Allah’ım çaresizim bu hapishanenin içinde, bu acımasız gardiyanın elinde…
Yanıyoruz, ağlıyoruz, kızıyoruz ama halen… Halen görmüyoruz…
Halen görmüyoruz o acımasız gardiyanın kendimiz olduğunu…
Gözükmeyen bu baskının, elimizi bağlayan kelepçenin, kulaklarımızı sağır eden sesin yine bizden geldiğini…
Çok caniyiz değil mi, başkası bile bize bu kadar zulm edemezdi… Ancak bunu biz kendimize yapabiliriz… Sonra da ahhhları yükseltiriz göklere… Ve çaresiz çareler ararız âlem de…
Bizi yok eden bizin esiri olmaktan kurtulmak için tek bir çarenin var olduğunu hatırlarız belki de…
Ölümsüzlüğü aramaktan daha uzak duran ama elimizi uzatsak tutacağımız kadar yakın bir çare…
Nedir bu çare?
Bizi bizim hapishanemizden kurtarıp, kuşlar kadar özgür kılacak olan?
İşte o Gökten inen vahyin, teslimiyetle, dua eşliğinde göğe ulaşması sadece…
Yani aldığımız emaneti Sahibine teslim etseydik vaktiyle, diretmeden, kendi kafamıza göre yönlendirmeden, Emanetin sahibinin bize teslim ettiğinde aldığı söz üzerine yol alsaydık bu âlem de, belki de bunca çaresiz ve yakıcı acılar sarmayacaktı benliğimizi ve biz acımasız bir kendiliğin hapsinde olmayacaktık…
Kim bilir belki de çoktan göğün, toprağın, ışığın ve tüm güzelliğin parçası olmuştuk…
kesinlikle sana katılıyorum bacım biz kendimizi hapsettik kuşlar kadar özgür olamyız biz insanlar hata yaparız evet insanız ama ve o hatamızı düzeltmeye uğraşmıyoruz..
Kaleme aldıgın bu yazı gercekden şuan kı halimiiz
ellerine sağlık canım Başarılarının devamını dilerim İmtihan
Muaazam bi yazı olmus Ememğine yüreğine sağlık SELAM VE DUA İLE
Sağol Canım beğenmene sevindim )) Gerçi Sen benden ne gelse seviyon, beğeniyon 🙂 Kalbin bana karşı çok cömert… Cansın okuduğun için ben teşekkür ederim
Evt çok doğru .. Kendimizden kurtulduğumuz zaman daha mutlu ve huzurlu olacağız .Çünkü huzurlu insanlar Allah’a giden yolda daha kolay ilerler .. Güzel bir yazı olmuş ..Yüreğine sağlık olsun.
Beğenmene sevindim Abide ? ?