Hicret…
Yıl 622 yer Mekke
Kırbaçlar iniyor çıplak gövdelere
Kor ateşlere yatırılıyor insanlar.
Resul’un davetini kabul ettiklerı için.
İnançlarında karalı oldukları için
Rabbım Allahtır hüküm ancak Allah’ındır diye haykırdıkları için
Her inen kırbaçla daha da yükselen
Bir ses var Mekke sokaklarında
LA İLAHE İLLALAH!
Bu kolay bir söz değildir
Bu sadece bir söz değildir.
Bu imanın zulme karşı duruşu
Bu İşkence kıskacında yükselen sözler
Günlerce Mekke kayalıklarında yankılandı.
Yollara düşene dek
Muhacirler
Bilaller
Hattablar…
Durmadan kırbaçlandı
Fakat bir dava vardı
Zorbaların bilemediği
Mümin’lerin uğruna can verdiği bir dava.
Her şeyden önde her şeyden önce O’nun için
O’nun uğruna ne varsa arkada kalıyordu.
Arkada kalıyordu hurma sunan bahçeler
Arkada kalıyordu anne baba akraba
Kutsal çağrıya uymayan ne kadar şey varsa
Arkada kalıyordu…
Yürüyordu hicrin erleri Sabırla Tevekkülle.
Aralarında iki cihan güneşi.
Yol Medine aydınlık şehir Medineyi Müneverre.
Peygamber dostlarına kucak açan
Mübarek şehir Selam Sana,
Selam Peygamber Sancağı Musaba…
Onun çağrısında gönülden evet diyen Ensara.
Şimdi O beklenmektedir.
Gözler veda tepesinde karıncalanıyor.
Gözcüler hurma ağaçlarının en tepesinde.
Eller alınlarda siper.
Müjde diye sesler yankılanmak üzere sema da dolanmakta.
Ve ve ve sevinçle savrulan bir ses Geliyorlar!
Koşun Geliyorlar.
Mutlu deve Kasva
Güneşi kıskandıran yolcusu sırtında
Yolcunun sadık arkadaşı onun yanında göründğüler
Veda tepesinin ufkun doruğunda
Bekleme sıkıntısının sevince dönüştü
Bir anda hep bir ağızdan şu sözleri söylediler
Ay doğdu üzerimize veda tepelerinden
Budur gerektir bizlere
Ey Sevgili Hoş Geldin…
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım .
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım .
Dokunduğun küçük bir nakiş da ben olsaydım .
Sana sırılsıklam bir bakiş da ben olsaydım .
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım .
Bahira’dan süzülen bir yaş da ben olsaydım .
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım .
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım .
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım .
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım .
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım .
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın ,
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım.
《Nurullah Genc》