Sünnete Uygun Yemek Adabı
Hayatımızı sürdürmek için yaptığımız birçok şey vardır. Bunlardan biri ve belki de en çok yaptığımız şeylerden biri yemek içmektir. Yaşamımızın sürdürülmesi için beslenmemize dikkat etmemiz gerekmektedir.
Her şeyin detaya kadar ölçüsünü belirleyen dinimiz bu konuda da elbette çok güzel ölçüler getirmiştir. Hatta birçok hadis ve ayette geçen yiyeceklerin günümüze kadar her defasında faydaları yeniden keşfedilmiştir. Bu da birçok konuda olduğu gibi, Kur’an’ı Kerim’in mucizevi yönüdür. O her şeyi yaratan ve her şeyin bilgisine sahip Âlim olan Rabb’imizin sözüdür. Elbette daha nice hakikatler ortaya çıkacaktır.
Yemek konusunda Peygamber efendimiz bizlere birçok nasihat vermiştir. Peygamberlerin geliş amacı, insanlığa en doğru yaşam şeklini bizzat göstererek örnek olmaktır. Elbette birçok konuda öncülük edildiği gibi, yeme adabında ve doğru beslenme konusunda da öncümüz olmuş, bizler için en doğru önerileri yapmıştır.
Peygamberimizin hadis ve sünnetlerine göz gezdirirsek şu başlıklar altında konuyu inceleyebiliriz.
- Besmele ile başlamak
“Sizden kim bir şey yerse ‘Bismillâh (Allah’ın adıyla)’ desin. Başlarken söylemeyi unutmuşsa, sonunda şöyle desin: ‘Bismillâhi fî evvelihî ve âhirihî.” *** (Ebu Davud Et’ime 16)
Yemeğin bereketi için öncellikle, bizi var eden ve bizlere bu nimetleri bahşeden Allah’ın adını anmalıyız. Bu hem bize verilen rızkın gerçek sahibini hatırlatır, Hem de bir başlangıcı simgeler. Elbette bunun da bilimsel bir açıklaması yapılabilir mi bilmiyoruz ama incelendiği takdir de kesinlikle yemeğe bereket katacağını göreceğimize inanırım.
Sağ elle ve yemeğin kenarından yemek: Rasulullah’ın terbiyesinde bir çocuktum. Yemekte elim, tabağın her tarafında dolaşıyordu. Rasulullah (s.a.s.) bana ikazda bulundu: “Evlât! Allah’ın ismini an, sağınla ye, önünden ye!” Bundan sonra hep böyle yedim.’ (Buhari Et’ime 2,3)
Yemeği sağ elimizle yememizi nasihat eder Peygamberimiz. Ve yine yıllar sonra araştırmalar yapılır, sağ elin pozitif bir enerjiyle yemeğe lezzet verdiği ve eline alınan yiyeceğin besin değerini arttırdığı gözlemlenirken, sol elin negatif enerji yayıp ve kısmen öldürücü etkisi olduğu tesbit edilmiştir. Yani sol el temizlikte kullanılır, çünkü mikropları öldürücü etkidedir. Ama biz tam tersi yaparsak, sağ elimizle temizlik yaparsak mikroplar çoğalacak, sol elle yersek de vitamin değerleri azalacaktır.
Yemeğin kenarından yani önümüzden yemekte önemlidir. En basit açıdan bakacak olursak, birkaç kişi sofrada olduğumuzda bir kişi yemeğin ortasından ya da her yerinden seçerek yese bu bizi rahatsız eder. Bu yüzden sadece maddi değil manevi yönünü de düşünen Peygamberimiz bunu bizlere nasihat etmiştir.
“Bereket yemeğin ortasına iner. Öyleyse kenarlardan (başlayarak) yiyin, ortadan yemeyin.” (Tirmizî, Et’ıme 12) buyurarak başka bir yönden açıklamıştır.
Birlikte yemek:Bir kişinin yemeği iki kişiye kâfidir. İki kişinin yemeği üç-dört kişiye kâfidir. Dört kişinin yemeği, beş-altı kişiye kâfidir.”“Birlikte yiyin, ayrı ayrı yemeyin; zira beraber olunca bir kişilik yemek, iki kişiye de yeter.” (Kütüb-i Sitte, c. 11, s. 129)
Birlikte yemek yenildiği zaman, daha bereketli olur yiyeceklerimiz. Hz İbrahim sofrasına misafirsiz oturmadığı geçer. Hatta Halil İbrahim Sofrası, diye bir terim ortaya çıkmıştır. Hz İbrahim’in Halilullah lakabından çıkma bir deyimdir. Bu ifadeyle anlatılan, kalabalık bir toplumda olan bir yemeğin arttıkça arttığı ve bereketlendiğini temsil eder.
- Yemekten önce ve sonra el ve ağzı yıkamak: Selmân (r.a.) anlatıyor: ‘Tevrat’ta okudum: ‘yemeğin bereketi, yemekten sonra (el ve ağzı) yıkamadadır’ diyordu. Bunu Rasulullah (s.a.s.)’a söyledim. “Yemeğin bereketi, yemekten önce ve sonraki yıkamalardadır!” buyurdu.’ (EbûDâvud, Et’ıme 12)
“Şeytan muhakkak ki hassastır, cidden pek hassastır. Kendinizi ondan sakındırın. Kim elinde et kokusu olduğu halde geceler, sonra da kendisine bir fenalık ulaşırsa, sakın ha kendisinden başkasını suçlamasın.” (Tirmizî, Et’ıme 48)
“Kim evinde Allah’ın bereketini arttırmasını istiyorsa, yemek hazırlandığı ve kaldırıldığı zaman abdest alsın (ellerini yıkasın)” (Tirmizî, Et’ıme 39, 45)
Elbette bu uygulama günümüzde zaten sık sık yapılmakta, lakin bilirsiniz ki Resulullah döneminde birçok cehalet vardı ve kölelik de tabi. Bu yüzden günümüzde yaygınlaşmış bu uygulama o zamanlar pek de önemsenmiyordu. Peygamber efendimiz de onlara bu konuda doğru olanı nasihat ediyor ve bu konuda örnek oluyordu.
- Yemekten sonra ağız ve dişlerini temizlemek: “Misvak kullanın, çünkü misvak ağzı temizler.” (Buhârî, Savm 27)
“Eğer mü’minlere meşakkat verecek olmasaydım, onlara her namaz sırasında misvak kullanmayı emrederdim” (Buhâri, Cum’a 8)
Ağız yoluyla birçok bakteri oluşur ve iç organlarımızla bizzat bağlantılı olan bir kısmın girişidir ağzımız. Bu yüzden ağız ve diş temizliği dinimizde de, tıp biliminde de çok önemli bir yer tutar. Hem beden hem de ruh sağlığımız için bu gibi nasihatlere önem vermeli ve adabına uygun şekilde yemek yemeliyiz.
- Oturarak yiyip içmek ve Hamd etmek: “Sizden biriniz ayakta su içmesin. Kim unutur da içerse kussun.” (Müslim, Eşribe 116)”Rasulullah (s.a.s.) bir şey yiyip içtiğinde ‘Elhamdülillâh’ derdi.” (EbûDâvud, Et’ıme 52)
Ayakta yemek ve su içmek ilerleyen dönemlerde bazı hastalıklara neden olmaktadır. Bu yüzden Efendimiz bu konuda da döneminin ötesinden hakikatlere dikkat çekmiştir.
***( Burada şöyle bir anekdot düşmek istiyorum. Peygamber bir beşerdi ve gaybi ancak Allah’ın bildirdiği kadar bilebilirdi. Bu konularda ayetler vs. yokken nasıl olurda hayatını bu denli doğru ve mucizevi şekilde güzel yaşamıştı, diye düşünüyorsak. Enfal 29 da şöyle geçer: Ey iman edenler! Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız; O, size iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir ve sizin kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah, büyük lütuf sahibidir. Bu ayete bakınca şunu görebiliriz. Allah’a en güzel şekilde itaat eden Peygamberlerine, Allah yine evreni yarattığı kanunlarıyla, böyle bir Rahmet kapısı açmıştır. Onlar da her daim Allah’ın rızasını gözettiği için, evrenden nasibini almışlardır. Ayrıca bu görüş açıklığı ileri görüşlülük kazandırmış ve her ilerlemeyle akıl perdeleri daha fazla açılmıştır. )***
Hamd etmek ise, bizlere bu rızkı veren Allah’a teşekkür etmenin önemini muhtemelen hepimiz kolaylıkla idrak edebiliriz. Nasıl ki bizler dahi bir şey yaptığımızda, veyahut verdiğimizde, yapılana karşı saygının göstergesi olan teşekkürü Hak ettiğimizi düşünüyorsak, her şeyin sahibi olan Allah elbette çok daha fazla bu Hakka sahiptir.
- Az ve Ölçülü Yemek: “Kalplerinizi çok yemekle öldürmeyin. Fazla suyun ekinleri öldürdüğü gibi, muhakkak fazla yemekle de kalp ölür.”
“Âdemoğlu, midesinden/karnından daha şerli/fena bir kap doldurmamıştır. Belini doğrultacak birkaç lokmacık ona yeter. Yok, birkaç lokma ile yetinmeyecekse (nefsinin galebesiyle) ille de midesini dolduracaksa hiç olmazsa onu üçe ayırsın: (karnının) üçte birini yemeğe, üçte birini içeceğine/suya, üçte birini de nefesine (ayırsın, üçte birden fazlasına yemek koymasın).” (Tirmizî, Zühd 47)
Bu hadiste de olduğu üzere, çok yemek büyük bir eziyettir aslında bizlere. Bilimsel olarak da aşırı tokluk haliyle, damarlar da daralma ve kan dolaşımının zorlanması, midemizin aşırı yorulması ile çıkan bedensel huzursuzluklar ve kalplerimizin zorlanmasına neden olur. Ayrıca aklı örter, beynin çalışmasını önler. Rehavet çöktürür vücuda ve vücut ağırlaştığı için uyku, dinlenme durumuna geçer. Yani çok yemek bizlerin yaşamsal olarak neredeyse birçok konuda zarara uğramamız demektir. Ayrıca her bedensel zarar ruhsal bir sıkıntıya da dönüşür. Bizlerde zamanla nefsin aşırı isteklerinden boğulup, ruhsal sorunlar yaşayacağız.
Yine çok yiyen insan, ibadete karşı isteksizleşir. Az önce değimiz gibi, aklı örttüğü ve uyku moduna geçmeye teşvik ettiği için yapacağımız işlerde isteksizlik hali olacaktır.
***Yemek, yemek bir sanattır dendiği gibi, yaşamak da bir sanattır ve modern kültürün aksine en güzel örnekleri Peygamberlerdir. Hem görsel de hem detayda her daim en güzel ölçüyü yaşamış ve bizlere örnek olmuşlardır. Bizler de Onların bize bu konuda da söylediklerini dikkate almalıyız. Çok yemekten sakınmalı ve temizliğimize gereken önemi vermeliyiz. Ayrıca bereket bulsun istiyorsak sofralarımız, hep birlikte yemeliyiz. Ve mümkünse; kardeşlerimizle, komşularımız akrabalarımız ve fakirleriyle sofralarımıza Halil İbrahim bereketi getirmeliyiz. Böylelikle hem dünyamızı hem de ahiretimizi koruyacağız.
Yazar: Derya TURKAY