Vazgeçemediğim Belalı Sevdam Şiiri

Vazgeçemediğim Belalı Sevdam Şiiri post thumbnail image

Vazgeçemediğim Belalı Sevdam

Ah Belalım…

Ah vazgeçemediğim Sevdalım…

Nasıl da tutuldum sana bir bilsen

Her dakika hayal alemindeyim, Seni görmek için göz ucuyla

Bütün dakikalarım uykulu gözlerle…

Belki sen olsan yanımda

Olmayacağım böyle uyuşuk, tembel, işe yaramaz halde ah belalım ah sevdalım yavru ağzı lalerin dansı

Belki sen bana gelsen, Benle olsan

Mesela sabah uyandığımda

Kalkmak istemezken

Hadi uyan canım desen bana…

Her şey daha farklı olurdu dünyamda

Ben değişirdim Senle

Senli olan saatlerle

Daha bir işe yarar olurdum belki

Daha bir çalışkan

Belki yakardım keki fırında ama

Yine de mutfağa gidecek kadar güç verirdin bana

Sen varsın diye belki bir aşçı olurdum

Ya da bir yazar…

Ya da her gün yanına gelmek için bir köle…

Ağrıdığında canın, doktorun olurdum

Üzüldüğünde teselli bulduğun, dostun

Senli olurdum ya ben…

Senle yeni bir Ben olurdum.

Sevgim sebebiyle işe yarar olurdum belki

Bir işin ucundan tutardım

Yorulurdum ben de diğer insanlar gibi

Belki de takatim kalmazdı ama

Gocunmazdım sen varsın diye yanımda

Sana gelirdim her çağırdığında

Kapında beklerdim var mı bir isteğin söyle, diye

Yorulmazdım da inan bana

İnsan sevdiğine hizmet ederken yorulur mu?

Asla…

Ben de her çağırdığında kanat takardım iki yanıma

Bir an önce varayım diye yanına

Sen ihtiyaç duy yeter

Ben koşardım, en amansız yollarda…

Sen, Sen sev yeter yârim ben hazırım

Senin için yok olmaya…

yazan: imtihan

 

4 thoughts on “Vazgeçemediğim Belalı Sevdam Şiiri”

  1. Vazgecmeler, vazgecmekten vazgecti. Söyle, saçlarında öldüğüm; bir gidis kac gunde geri gelirdi?

  2. Kendi olarak, Sana Gelen
    Sana Gereksinimi olmadan Seni isteyen…
    Sensiz de Olabilecekken, Senin ile Olmayı Seçen
    Kendi Olmasını, Seninle Olmaya Bağlayan
    O işte, O… Gerçek AŞK…
    OruçAruoba

  3. O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
    arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar
    bırakılmasaydı eğer.

    Dayanılması o kadar da zor değildir,
    büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

    Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
    yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.

    Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
    çalınan birinin kalbiyse eğer.

    Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
    insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

    O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
    hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

    Daha çabuk unutulurdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
    kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

    Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
    öylesine delice bakmasalardı eğer.

    Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı
    belki de,
    kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

    Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece
    sohbetlerinin,
    son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

    Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
    meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır
    yaralamasaydı eğer.

    Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
    beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

    Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
    tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

    O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
    yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

    O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
    son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

    Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
    her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

    Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
    dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

    Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
    namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

    Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
    dokunulası ipekten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

    Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
    sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

    Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
    kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

    İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir
    ayrılık gizlendiğine
    belki de, kartvizitinde “onca ayrılığın birinci
    dereceden failidir”
    denmeseydi eğer.

    Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
    ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

    Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
    kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle
    avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

    Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
    Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini
    tutmak isterse…

    Evet Sevgili,
    Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim
    uzanmak isterdi ince parmaklarına,
    mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık
    etmiş olmasalardı eğer!!

    Can Yücel Kim Özlerdi Avuç içlerinin kokusunu

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer Yazılar