Yalan Söylemekle İlgili Deneme Yazıları

Yalan Söylemekle İlgili Deneme Yazıları post thumbnail image

Yalan Söylemekle İlgili Deneme Yazıları

Yalan Bir Karakter Sorunudur

Ebu Bekra (r.a.) şöyle anlatır:  Allah Resul’ünün (sav) yanında bulunuyorduk. Üç defa “Büyük günahların en büyüğünü size söyleyeyim mi?” buyurdu. Sonra onları şu şekilde saydı: “Allah’a şirk koşmak, ebeveyne eziyet etmek ve yalan yere şahadet etmektir (yahut: Yalan söylemektir).” Allah Resulü dayanmakta iken doğrulup oturdu ve bu son sözü durmadan tekrar ediyordu. O derece tekrarladı ki hatta biz; keşke sussa, diyorduk.                 ***Sahih-i Müslim:126***

Hadisinde Peygamber Efendimiz ’in son sözü sürekli tekrarladığı rivayet edilmiş. Sizce neden bu kadar üstünde durmuş Âlemlere Rahmet olarak gelen Peygamber… Yalan şehadet ve genel manada yalan söylemek Müminin hasletleri arasında olmamakla birlikte, münafıklık hadislerinde geçen bir özelliktir. Yalan söylemek basit bir günah değildir. Aksine bir karakter göstergesi olduğu için, Resulullah (sav) hadiste geçtiği üzere; sürekli tekrar edilmesi ve asla unutulmaması gereken önemli bir konudur.

Mümin hakkındaki hadisler ve ayetlere bakılınca el emin olduğunu görürüz. Elinden, dilinden ve her türlü şerrinden emin olunan, ahlakın, hayânın sembolü insan olduğunu görürüz. Peki, yalan söyleyen birine güvenmek mümkün müdür? Her sorduğunuzda acaba yalan mı söylüyor, niyeti ne dediğiniz kişi hakkında emin olabilir misiniz? Emin insan, emanet ehli insan demektir. Ve emanet de sadece bir eşya değildir, hakikatlerde bizlere emanet değil midir? Doğruları sahiplenip benimsemedikçe, yalanın debdebesinde yuvarlanarak, ne emanet sahibi olunabilir, ne de Mümin hasleti olan emin olunabilir.

Münafığın alâmeti üçtür: Konuşunca yalan söyler, vaat ettiği vakit vaadinde durmaz, kendisine bir şey emanet edildiği zaman hıyanetlik eder.   ***(Sahih-i Müslim: 89) ***

Bir diğer yalan hakkındaki hadise bakınca münafık olmanın özellikleri arasında yalan söylemek geçer. Diğer iki özelliğe de bakınca emanete riayet etmemek ve vaadinde durmamak geçer ki, bunlarda incelediğimizde yalandan türeyen özellikler olduğunu görürüz. Emanete riayet etmemek konusunda yalanla bağlantısı şöyledir; Bir kişi bize, sana şu kadar mal getireceğim dese, bunları belli bir vakte kadar sen de kalmasına izin verir misin, diye sorunca biz bunu kabul ederiz. Ama emaneti geri almak istediğinde ya vermek istemeyiz, ya eksik verir yahut da verdiği malı aldığımız gibi teslim etmezsek bu emanete ihanet etmiş oluruz. Hâlbuki biz o emaneti alırken söz vermiş oluyorduk ona kendi malımız gibi bakmak adına. Ama teslim ederken bunu gereği gibi yapmamızdan kaynaklı yalancılar oluyoruz.

Yine ahdinde durmak konusunda da, şunu yapacağım, bunu alacağım, şu vakitte geleceğim deyip, yapmazsak yalancılardan oluruz. Yani yalan aşama aşama bizi kontrolü altına alan günah güruhuna dâhil edecektir. Kalplerimiz hastalanacaktır.

Yalan Söylemekle İlgili Deneme Yazıları

Yalan Söylemekle İlgili Deneme Yazıları

Mehmet Akif’in sözünde durmak konusunda bir hikâyesini belki hepimiz duymuşuzdur. Havanın çok kötü olduğu bir günde arkadaşına söz verdiği için, uzak mesafede olan arkadaşının yanına gitmek için büyük bir mücadele eder fakat arkadaşını gittiği yerde bulamaz. Bu zorlu günde çıkıp gitmeyebilirdi. Hatta yalancı da sayılmazdı, çünkü elinde bu konuda güçlü sebepleri vardı. Ama o sözüne sadık olmanın, önemini keşfetmiş olacak ki, önündeki engelleri bahane etmeksizin, sırf sözünü tutan bir insan olabilmek adına bu zorluğa katlanmıştı.

Tıpkı Akif’in anısında olduğu gibi, dürüst ve doğru olmanın elbette çok zor yanları da var. Belki menfaatimiz gereği saklamamız gereken bir konuyu doğru olarak söylediğimizde kaybedeceğiz, belki insanların bizden uzaklaşmasına sebep olacağız. Ama imanımızın zedelenmesini engellemek adına buna değecek bir davranış kökenidir doğruluk.. Nitekim ayette de şöyle geçer:

«Ey iman edenler! Adaleti ayakta tutan ve kendiniz, ana babanız ve yakın akrabanız aleyhine de olsa, yalnız Allah için şahitlik eden kimseler olunuz. Zira zengin de olsa, fakir de olsa, Allah ikisine de (sizden) daha yakındır. Nefsinizin arzusuna uyarak adaletten uzaklaşmayın. Eğer (şahitlik ederken) dilinizi eğer, bükerseniz veya çekinirseniz, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.»

Nisa suresinde geçen bu ayete dikkat edince, ana babamızın ve yakın akrabamızın lehine de olsak, adaleti ayakta tutmamız gerek. Nasıl adaleti ayakta tutacağız. İşte bu ayette de yine zorluğa rağmen, doğruları söyleyenlerden olmamız gerektiği vurgusu vardır. Peki, bu ayeti tatbik edince zor olmayacak mı? Elbette olabilir. Mesela, doğruları söylediğimiz için, bize kızabilirler, kırılabilirler, ya da düşman dahi olabilirler. Ama iman hasleti, her şeye rağmen, Allah’a dayanmakla ve O’nun razı olduğu şekilde yaşamakla olur. Bu yüzden yalanın kalplerimize nifak sokmasına izin vermeden hayatlarımızı, sırattaymış gibi dosdoğru giderek yaşamalıyız.

Her yalanı, sırattan düşme korkusu olarak görüp, doğruluk köprüsünün üstünde yol almalıyız.

Yazar: Derya TURKAY

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer Yazılar