Yokluktan Varlığa Şiiri
Rüyalarda arıyordu, hayatının baharını.
Az çok yaşıyor, çok fazla uykuya dalıyordu.
Yaşamaya güç yetiremiyor, gülmekten de vazgeçemiyordu.
Geceleri yalnız bir köşe buldukça,
Gözyaşlarıyla yastığa gömülüyordu.
Hüzünlü bir tını kulağında fısıldıyor,
O her geçen gün hayal kurmaktan bile yorgun düşüyordu.
Çokça daldığı uykularda, bir kaçış yolu arıyor,
Kendi kurduğu hapishanenin duvarlarına tırmanıyordu.
Yıllar… Ardı arkası bitmeyen yıllarla.
Her geçen gün biraz daha yaşlanıyordu.
Umut denizindeki suları kuruyor.
Yağan yağmurları bulunduğu diyardan uzaklaşıyordu.
….
Unutkanlık hüküm sürmeye başlamıştı aklında.
Halsizlik çökmüştü ruhlar diyarına.
Saatlere düşman kesilmiş, aynalarla kavga ediyordu.
Kendi karanlığından kurtulmanın yollarını bir yandan ararken,
Diğer yandan açılan kapıları kendi kapatıyordu.
Hem kendine ırak kalıyor, hem kendinden ayrılamıyor,
Yaşamak ile ölmek arasında git-gel yapıyordu.
Bir arafa düşmüş yön arıyordu.
Korkak yüreğine ve aklının vesveselerine dur bile diyemiyordu.
Çaresizliğini bir tek Rabbine anlatabiliyordu.
Hayallerini dualarına sığdırıp, gözyaşlarını Amin’lere taşıyordu.
Bekliyordu…
Sessizce, hareketsizce, çaresizce…
Kimse bu halini anlamıyordu, anlamak da istemiyordu.
Çünkü O insanları kıskandıracak kadar çok gülüyordu.
Yüzüne bakan acıyı yakıştırmazki, sanki hep bir çocuk gibi eğleniyordu.
Derdi tasası yok, elini eteğini çekmiş dünya aleminden.
Bir ihtiyar misali, geçmişe bakıp nasihatler veriyordu.
Ne yaşamıştı ki, bunca beylik sözler düşmüyordu dilinden.
Herkesi de etkiliyordu…
Halbuki tek deneyimi ; aklındaki karmaşası,
Ve biraz da seyirci koltuğunda izlediği gösteri dünyası.
….
Günler günleri kovalıyor, sanki bir türlü bahar gelmiyordu.
Bir kıştan, başka bir kışa geçiyordu zaman.
Böyle bir döngüde yaşarken…
Bir el uzandı, makinanın yanlış çalışan dişlilerine.
Uzun uzun baktı ve ben düzeltirim dedi kendince.
Çok zorlasa da, dirense de düzelmemekte.
Uzanan el vazgeçmemişti, Onu yeniden kurmaktan…
Saatini yeniden çalıştırmıştı kalbinin, pillerini değiştirmişti elleriyle.
Biraz da sevgi eşliğinde, yeni hayaller sunmuştu.
…
Hayır diyememişti bu defa…
Bu cömertlik karşısında minnettarlığını göstermek için,
Yeniden dirilmişti hayata…
Araflarını terk etmeye hazırlanıp,
Dualarının karşılığı olan ele tutunmaya gidiyordu.
Bir geceyi güneşine kavuşturuyordu, Bir gülü suyuna…
İçinden susuzluğunu gideriyordu.
Onun verdiği sevgi ve ilgiyle…
Minnettar kalmıştı O’na ve dualarını kabul eden
Rabbine…
Herkes Seni Sen zanneder
Senin Sen olmadığını bile bilmeden
Sen biLe…
Seni ben geçerken,
Derim ki:
Saati sorduklarında;
Onu “O” geçiyordur.
Kimse anlam veremez.
Tamir ettirmedin gitti derler şu saati
Ettirmek istiyor musun? demezler
Bir bozuk saattir yüreğim, hep Sen’de durur.
Zamanı durdururum yüreğimde,
Sensiz geçtiği için,
Akrep yelkovana küskündür
Şu bozuk saat çalışsa benim için ölümdür
Bil ki akrep yelkovanı geçerse,
Atan bu yüreğim durur.
Bırak bozuk kalsın, hiç değilse;
bir bozuk saattir yüreğim, Hep… Hep Sen’de Durur…
– Turgut Uyar –
Siiire Siirle yorumm guzel fikir….. emeğine sağlık……
Emeğine yüreğine sağlık ……..
Seni sevdim seveli gülüyorum nedensizce
Kimi görsem selam veriyorum
Umutla başlıyorum her güne
Gözlerim parlıyor aşkından
Sığamıyorum ne yere ne göğe
Yağmuru, toprak kokusunu daha bir seviyorum